31.12.09

10...9...8...7...

sevgili okur, kusuruma bakma ancak tutamadım kendimi. durdum durdum uzunca bir süre ama baktım sonra içim içimi kemiriyor yeni yıl yazısı yazmıyorum diye sinir oldum kalktım geldim sonunda. kutlama yapacağım kendi kendime blogumda, hepinize dilekler sıralayacağım ondan sonra gireceğim 2010 numara karşılığı verilen yıla.

ancak öncelikle bi adet şikayetim olacak. Diren'in yeni yıl yazısı, yeni yıl yeni baş! tada atarlandığı gibi, "seneye artık" ve türevleri şeklindeki şakaları artık bende pek kaldıramıyorum. aynısı bizim sınıfta da yapıldı, aah dedim, ne zaman bitecek ki dedim ama sanırım bunlar bitip tükenmeyecek, eskimeyecek kabak tadındaki şakalardan olacak sanırım hayatımızda.

neyse gelelim 2009 yılına. malumunuz o ÖSS adı verilen sınavla uğraştım yılın ilk yarısında. tabi yarısı geçince de stres bitmemişti ya neyse artık :) yazın bolca gezdik tozduk dedim ki tüm sınav stresi çıktı artık içimden, çıkarttım attım o acıyı ancak o da ne? hazırlık yılı daha da tatlı geldi, 3. kez tatile çıktım 4 aydır daha ne olsun :) hala daha çıkartıyorum o acıyı, bir yeni yıl klişesi olarak daha "yeni yılım da o geçen yılın acısını süründüre süründüre öldürmekle geçer inşallah" diye kendime dua ediyorum.

hani şu 1 ocaklar hep tatil ya okur, ben çok seviyorum işte onu. hele ki geçen ocak ve birkaç saat içinde girecek olduğum daha da çok sevdirdi bunu bana. geçen yıl dershaneden nerdeyse 10 a yakın kişiden söz almış olmamıza rağmen sadece 3 kişi sinemaya gitmiştik o güzide ocak gününde. bu senede yine hafta içi olup tatil olmasıyla ben de bu sefer "yine" erkenden tatile çıkmış olup İzmir'e geldim. her biri farklı geçiyor artık mutlu oluyorum böyle olaylarda :)

aklıma gelmişken yılbaşı geldi de kar nerde yahu? İzmir zaten pek mümkün değil de hani Ankarada da yoktu. özledim kar görmeyi, geçen yıl Erzurum'da bıkmışta zannetsem kendimi, en olmadık şey bile özlenilebiliyormuş şekil A da görebileceğiniz üzere :)

neyse çok uzatmadan burdan tüüüüüüm okuyanlarımın, hayatımda yer almış alacak olan tüm güzel ve güzide dostların + bir de canım ailemin yeni yılını kutluyorum. hepiniz sağlıklı sıhhıatli güzel bi yıl geçirin. yarın yine aynı curcunanın içine uyanıp haberlerde Taksim'deki tacizcileride izleyecek olsak, umarım ki hepimizin karşısına daha güzel fırsatlar ve insanlar çıkar.

küçük şeylerle her daim mutlu olabilmemiz dileklerimle ;)

baş baş...

25.12.09

yurttan nağmeler/10

selam millet. nasıl oluyor da bu kadar kısa sürede yazıyorum bu sefer bende şaşırmış durumdayım ancak 3-4 gün içinde çok güzel 2 adet konu çıktı. sizlerle paylaşmadan geçmek istemedim bunları.

birinci konum dün kendisini bizzat izleme fırsatı bulmuş olduğum Sertab Erener. zaten kendisinin sesine hayran olmam yetmezmiş gibi canlı performanslarına ölüp ölüp dirilerek, eriyip biterek tanık oldum. nasıl oldu bu iş peki? Lokal Anestezi diye bi adet talk show programı varmış. ne zamandan beri var nedir ne değildir hiç duymamıştım hayatımda düne kadar. ancak dün programın Odtü de yapılmış olması vesilesiyle gittim. Sertab'ta çok çok mükemmel 4 adet canlı performans sergiledi bizlere. o şekil yani. ancak sunucu adam "tarz" olarak bi şapka takmış (ne deniyor o tip şapkaya emin değilim, resimden bakın söyleyin lütfen) bu şapkayı hiç çıkartmadığı için kendisini sokakta görsem tanımam yani... ayrıca sesi de kötüydü. bize bunu programın girişinde şarkı söyleyerek kanıtladı bizzat :) öyle böyle eğlenceli bi programdı ama. bi daha gelsin bi daha giderim yani. duyarsanız sizlere de gidin derim



ikinci konu olarakta bugün birkaç saat önce tanımış olduğum langırt oyuncusu bi kızdan bahsedeceğim. arkadaşının söylediğine göre 12 yıldır langırt oynuyormuş kendisi. biz oyun salonuna 2 kişi gittiğimiz ve teke tek oynamayı sevmediğimiz için en yakındaki 2 rakip adayı olan 2 kişiyi çağırdık. neyse geldiler oynadık. iyi ki 12 yıllık olanla aynı takımda olmuşum arkadaş :) arkadaşlarla aramızda "en iyi kaleci hanginiz aranızda?" sorusuna parmakla göstereceğimiz kişiye defalarca ardı ardına gerek kaleden gerek orta sahadan golleri sıralayıp durdu. mükemmel bir oyundu. böyle rakipler istiyorum ben hep :p

yeni konu olarak şimdilik birşeyim yok. ancak yılbaşında İzmir'de bulunacağım. perşembe gününden pazar akşamına kadar oradayım. beni görmek isteyen olursa eğer ulaşıversin (imza da verilecektir :P)

haydi sevgili okur. eğer yeni yıla kadar tekrar yazmaz isem şimdiden mutlu yıllar geçirmenizi diliyorum. görüşmek üzere...

dipnot: seri halinde başladığım yazıların 10. sunu yayınlamış olmaktan gurur duyuyorum :)

dipnot 2: resimde ne çok gnctrkcll yazıyormuş be arkadaş

21.12.09

yurttan nağmeler/9

selam sevgili sadık okurlarım :) naber, nasılsınız. uzun zaman olmuş yazmayalı onun farkındayım 3-5 gündür ancak sonunda yazabiliyorum bende. işin garibi zaten sınırlı sayıda izlediğim bloglarda da bi durgunluk var. Diren en sık yazı yazan kişiydi takibimde bulunanlardan ancak son zamanlarda pek göremez oldum eğlenceli yazılarını. onun dışında en sık yazan zaten sınıfımın bloguydu. hocamız ödevler iletirdi alıştırmalar gönderirdi falan ancak son zamanlarda onlar da yok ortalıkta. en son yazı 16 aralık tarihli Caner'in blogta var. nadir ama güzel yazan takibimdeki kişilerden kendisi. neyse bakalım izlediğim kısıtlı sayıdaki yazarların daha sık yazı yazmasını bekliyorum efendim, burdan sesleniyorum kendilerine :)

gelirsek eğer bugünkü yurttan nağmeler yazısının asıl konusuna kendisi SAS olmakta. hani bahsetmişimdir daha önce illa ki "su altı sporları topluluğu" diye. onlar işte.

ben topluluğu bayağı bir sevdim hani, gerek havuzda antrenmanlar -ki bunlar artık paletle yapılıyor daha bi zevk geldi antrenmanlara- gerek arada bir yapılacak olan freebeer etkinliklerinden ilkine katılmam eğlenceli bi ortama ve spor aktivitesine girmeme vesile oldular. ayrıca hayatımda ilk kez olarakta cumartesi günü yine SAS'la birlikte spor salonuna gitmiş bulunmaktayım. her ne kadar aletlerin hepsi yine bana "devlik komlpeksi" yaşatmış olsa da "spor yapmak eğlenceliymiş be arkadaş" dedim kendi kendime. bundan sonra elimden geldiğince devam edeceğim artık, yaza karşınızda nasıl bir Gökhan bulursunuz bilemem :p

onun dışında bir konu da geçen gün merakla beklenen -en azından benim beklemekte olduğum- Avatar adlı filme gittim. şu Na'vi adı verilmiş mavi yaratıkların olduğu başka bir gezegende geçen film. 3 boyut zevkini ya bende ya filmde bir sorun olmasından dolayı pek tadamadım doğrusu -ki muhtemelen bende, zira diğer arkadaşlar tatmışlar- ancak yine de film gerek uzunluğuyla gerekse bu uzunluğunu sıkmadan doldurabilmesiyle yeterince güzel bir filmdi. senaryoda ufak ufak tahminlerde bulunabiliyor olmak biraz sıksa da eğlendim ben yine de filmde. tavsiye ederim sizlere de izlemenizi. ayrıca belirtmek isterim ki ışıl ışıl bir filmdi. gidenler ne demek istediğimi anlayacaktır :)



şimdilik benden bu kadar sevgili okur. kısa ve öz oldu sanki bu sefer. neyse bakalım ilerde yeni konularla görüşmek dileğiyle, o zamana kadar baş baş...

10.12.09

yurttan nağmeler/8

öncelikle belirtmek isterim ki kendimi bu başlığı atarken çoooook uzun zamandır ne okulda ne de yurtta değilmişim gibi hissettim.

neyse bakalım bana uzun gelen bir aradan sonra tekrar sizlerleyim. yazacak pek birşey çıkmadı son zamanlarda adam akıllı sanırım o yüzden olsa gerek bu aralık..

hadi başlayalım o zaman, üzerinde duracağım 3-5 şey var bayramdan sonra meydana gelen. öncelikle ODTÜ deyince bu aralar aklıma ilk gelen şeylerden bir tanesi "langırt" oldu. o kadar sık langırta gidiyoruz ki 3 akşamdan 2 sinde annem aradığı sırada langırt oynuyor oluyorum, kapattığım için de sonra fırça yiyorum haklı olarak :) geçen cuma sınıftan Volkan, Furkan ve Yasemin'le bilardo oynamaya gittik blackballa. Furkan ve ben bir takım, diğerleri de ikinci takım oldu. biraz yenildik sanki ama olsun.. neyse ondan sonrasında da dedik ki hadi biraz langırt oynalayım. blackballa girip langırtsız çıkılmaz. neyse efendim aldık toplarımızı geçtik masamıza. oyunun sonlarına doğru Yasemin fark etti ki (sağol Yasemin!) kalelerden toplar resmen taşıyor. tabi biz boş durmadık. toplar bittikçe elimizin yettiğince -ki en çok eli yeten tahmin edileceği üezre bendim :)- top alıp alıp oynadık. Ömer abinin köküne kibrit suyu döktük birazcık :) Volkan yenilen güreşçi güreşe doymaz misali sürekli yeni top aldırtıp durdu bize ama. suçlu sensin Volkan! :p

aklıma gelen ikinci şeyse ODTÜ SAS oldu bu aralar. ne kadar zorlamaya başlasalarda bizi yaptığım tek spor olarak kendisini seviyorum ben. yüzüp ediyoruz falan hoş oluyor. bugün de sınav yaptılar ona girdik çıktık falan. "30 m nin altında ciğerlerin çökmesi gerekirken nasıl daha fazla dalabiliriz?" sorusuna şıklardan birinde "iman gücüyle" şeklinde bir de ibare vardı :) yarın da malzeme alımına çıkacağız. iş ciddiye biniyor artık anlayacağınız :)

başkaaaa, aklıma sınıf geliyor ya. sınıfımız çok güzel eğlenceli falan. seviyorum onları. hocamız da mükemmel daha ne olsun zaten. dağılmasın bu sınıf eey yetkili! bizi direk UP 35 yapın. bugün de hocamıza bir doğum günü yaptık sınıfta. bir kere de burdan kutlamış olayım (eğer okuyorsa inşallah). nice mutlu senelere Sema Hocam. diğer bir deyişle "hepi börtdey tiçır"

son geldi bakın şimdi aklıma. okulda yoyo çılgınlığı var bu aralar. çarşıda bilmemneye başvuranlara veriyorlarmış. Faho'da yoyosunu bana verdi sağolsun. çılgınlığa ortak oldum :)

bi de şey sorcam sevgili okur. geçen lavaboda duydum garip bir tavsiyeydi. her ne kadar kullanmayacakta olsam merak ettim :) içmiş bir insan kusmak yerine yanına bi poşet alıp yatarsa 10 dk içinde falan rahat bi şekilde uykuya dalar mı? öyle ilginç teorisi olan birisi vardı zira kulak misafiri olduğum..

neyse yeter bu kadar uzattım bu sefer de çok :) hadi sevgili okur görüşürüz sonra tekrar bi ara..

baş baş...

dip soru: eğer okuyorsa inşallah???

2.12.09

bayram part 2

eveet gelecek olursak bayram tatilimin gerçekten bayram içeren kısmına pek fazla bi atraksiyonum olamadı sevgili okur :)

eğlendim ettim ama. 2. günü Veysel'de geçirdim, dizi film çılgınlığı yaşadık. korkunç bir film 2-3, son durak 4, how i met your mother dan 3 bölüm, heroes tan 1 bölüm, flashforward dan 1 bölüm, house dan 2 bölüm izledik. ancak ben 2. bölümü izlemeyip uyudum artık. saat 5,30 olmuştu zira. ama zevkli oluyor tavsiye ederim bu tip ilginç şeyler yapmanızı :)

ancak çok çabuk geçti 10 gün be okur. ne güzel eğleniyordum. 10 gün Mersin'de bulunmama rağmen en az 7 farklı yatakta da uyumuş bulundum çok ilginçti :) ama dönüp dolaşıp üzerinde "3" yazmakta olan ve "Eyvah Mahmut Hoca!" etiketli yatağıma geri döndüm işte...

otobüste siz siz olun en arkaya yer alacaksanız bile 5 kişi olmasın o arka taraf (en azından elinizde olan bir durumsa tabi) çok çok sıkılıyor insan (fiziksel olarak) hele ki benim gibi garip boyutlardaysanız. benden uyarması!

neyse bakalım döndük buraya sonunda, dersimize girdik çıktık. hoca sanırım tatilden dönmüş olmamızdan dolayı suratlarımızda olan acınası ifadeye gerçekten acıdı ve son dersin yarısını işlemedi sağolsun :)

bu kadar benden bu seferlik, hadi baş başş..

dipnot: pussycat dolls - hush hush sardım bu aralar ilginçtir :)

27.11.09

bayram part 1

selam sevgili okur,

kaç zamandır blogum aklımda ancak bi türlü yazmaya fırsatım olamadı. sanki çok yoğun bir dönem geçiriyormuşum gibi tatile erken çıkmış bulunmaktayım bilindiği üzere :) ilk 6 günümü bitirmiş bulunmaktayım. ve gayette eğlenceli geçmekte ( bir adet quiz kaçırmış olduğumu öğrenmem haricinde )

en güzeli de bugündü şimdiye kadarkilerin. çocukuluğuma dönemesemde çocukluğumda oynadığım kadar çok oyun oynadım bugün :) yine çocukluk oyunları değillerdi tabi ki ama fazlasıyla eğlendim hani.

öncelikle bugün kısa bir alışveriş faslının üzerine ben Veysel'le buluştum. 2,30 da seans olduğunu zannetmemize rağmen aslında o seans 3,30 da olduğu için fazlasıyla boş zamanımız kaldı. ( 2012 ye gittik bu arada ve sevdiğim bir film oldu kendisi, efektler falan güzeldi. başroldeki abimizin Cüneyt Arkın'la yarışacağını zannettim aslında bir ara ama yapmadı çok şükür bunu ) biz de bu boş zamanı değerlendirmek adına bowlinge gittik. 3 oyun oynadıktan sonra ( oyun olarak hesaplarsak 2-1 yenilmiş olup toplam olarak yenmiş bulundum ) filme girdik.



ardından çıkınca Ersan ve Emre abimler yakınlardalarmış. bir oyun da onlarla oynadık. 2'li takımlar halinde oynadık. bu seferde toplamda yenmiş bulunduk (Veysel'le ben). bireysel açıdan da birinci oldum. havamdan geçilmiyor :)



neyse efendim tabi ki bunlarla sınırlı kalmadık. üzerine langırta gittik. kaç defa olduğunu bilmediğim kadar çok langırt oynadım. gittikçe gelişmekteyim :)



onun da üzerine hayatımda ilk kez olmak üzere kartinge gittim. hatta bir sefer yetmedi ikinci sefere bir kere daha sürdüm :) ilk seferki acemiliğimi attım. yalnız arkadaş ne zevkli birşey o öyle. hani o hızı alırken kulaklarımı ve saçlarımı yalayıp geçen rüzgarı hissetmek çok zevkli birşey. insanların neden hızı çok sevdiğini keşfettim bugün :) ancak açık havada olmadıktan sonra o kadar da zevki olmuyor hani tavsiye etmem yine :) sürecekseniz motor sürün :p



karting yetmedi üzerine biraz daha langırt oynadık zaten sonrasında :D bol oyunlu bir gün oldu gerçekten. çok mutlu oldum. kurban bayramı arifesinde çocuklar gibi şendim hatta :)

neyse okur çok uzadı bu sefer yazı. hadi görüşürüz "bayram part 2" de

o zamana kadar baş baş...

dipnot: ne çok resimli bir yazı olmuş. paylaştıktan sonra fark ettim :)
dipnot 2: bowlingte oyunlar arasında geçiş yaparken ekranda yazan "devam etmek için bir top at GÖKHAN" şeklindeki yazı da yedi bitirdi bizi..

20.11.09

tembelleştim mi ne?

hani az önce Murat'la konuşurken fark ettim ki ben harbiden bayağı bi tembelleşmişim yahu. hazırlık bana yaramamış arkadaş. anca gez toz langırt oyna :)

hoş şikayetçi değilim acayip hoşuma giden bi durum olmaya başladı işin kötüsü o :) Cumhuriyet Bayramı dolayısıyla İstanbul'a gitmiştim bilindiği üzere. yarında (saat itibariyle bugün gece oluyor) Mersin'e yola çıkıyorum Kurban Bayramı sebebiyle. tatilimi birleştirmiş bulundum uzattıkça uzattım ki domuz gribi sağolsun sonrası da uzayacak gibi görünüyor tatilin. bana fazlasıyla saçma gelmekte ya neyse bu başka bi konu.

Murat dedi ki yılbaşında ders çalışıyor olacağım, vay bee dedim, kolay gelsin sana, ben de biyerlere gitmsem mi ki diye planlar yapmaya başladım dedim. adam kızdı bana haliyle :) seneye görürüm ben seni şeklinde sitemler etmeye başladı

oda arkadaşlarım zaten beni korkutmaya başladılar :) kaçıp giderim lan, kızdırmayın korkutmayın beni! tembellik güzel şey, seviyorum. elimden geldiğince devam edeceğim işte. görürsünüz siz :)



neyse bakalım yarın ders var yol var ben saat 2,25 olmuş hala ayaktayım. kısa ve özümsü bi yazı oldu. hadi görüşürüz sevgili okur

baş baş...

13.11.09

yurttan nağmeler/7 (bu yurt bana küçük)

evet geçen günkü 2. yurttan son seslenişimden sonra dün sabah taşınmış bulunmaktayım. müdür "bey" le gittik baktık 6 da yer var mıymış diye ama bulamadık. ben de duyumumu diretmek adına gittim bi de 6. yurt müdürüyle konuştum ancak sonuç olarak 4 e yerleşmiş bulundum :)

sığmadım sevgili okur yurda. sığmadım derken eşya falan değil onlar maşallah bayağı iyi yerleşti. yakında herşey tam oturacakta ben fiziksel olarak sığamadım bi türlü. hiçbirşeyi bana göre yapmamış adamlar. kendimi dev gibi hissederdim zaten ara sıra ama burdaki herşey bana bunu hissettirmek için tasarlanmış sanki :)

duşlara girdim, duş kısmı sabit, ayrıca bilin bakalım? evet benden kısa.. kafamı yıkamak için kamburumu çıkartmak mecburiyetindeyim. sonra bu zaten normalde de yaşadığım bi problem değilmiş gibi lavabolardaki aynalarda kısa. kendimi göremiyorum. ranzanın da üst katına düştüm. hani alışık olmadığımdan değil yine de o da kısa. üstünde ne var ne yok görmek güzel birşey ama 2 deki bu kadar kısa değildi.

kısacası kendimi bildiğiniz devlik kompleksine sokmuş durumdayım -bilmiyor olmanız da muhtemel hani ya neyse :p-

odadaki diğer kişilerse hepsi büyük insanlar, pek küçük kaldım. en yakınım 2. sınıfta. neyse idare edeceğiz bakalım. kendimi küçük hissettiğim tek konu yaş oldu herhalde bu yurtta :)

neyse sevgili okur bu kadar yeter sabah sabah, daha kahvaltısı var dersi var.. hadi görüşelim yine sonra bi ara :)

baş baş..

11.11.09

yurttan nağmeler/6

sevigili okurlar, sizlere 2. yurdumdan son kez bi seslenişte bulunuyorum!

evet doğru duydunuz, ismimin sonunda bulunan "(geçici yerleştirme)" şeklindeki ekten kurtulmuş bulunmaktayım. ancak iş bu ki 4. yurda gidiyorum. tabi bu pek birşey ifade etmiyor sizler için :) neyse 4. yurt öğrenciler arasında en berbat olduğu söylenilegelen yurt... bende bunu bildiğimden müdür "bey" in yanına çıkarak 6 da yer varsa oraya gitmek istediğimi söyledim. bakalım bakacakmış yarın, hayırlısı... yer varmış diye duydum da emin olamıyoruz haliyle...

neyse gelirsek normal konulara dersler tüm sıkıcılığıyla devam ediyor. sıkıcı çünkü ingilizceden başka birşey yok. sıkıldık haliyle. hele bir de bildik birşeyler görüyorsak vay halimize :) quizz gelse de kaçsak modunda sınıfın %99.9 u :)

az önce de oyun salonundan gelmiş bulundum. bir langırt oynamışım ki sormayın. fırfır adlı hamleyi teknik bir şekilde kullanmaya başladım sanırım :D ya da aşırı ballıyım, ki 2. ihtimal daha da büyük hani :)

neyse bugünlük bu kadar benden, pek kısa, gereksiz, konusuz bi yazı oldu ya sağlık olsun. yeni yurdumdan daha normallerini yazarım inşallah...

baş baş.. :)

5.11.09

yurttan nağmeler/5

İstanbul'dan dönüşümde sınıfta ilk duyduğum cümleler:

"havalarda böyle pat diye nasıl soğudu anlayamadık be abi..."

ve türevi şeklinde cümleler olmuştu. bugün gerçekten çok fazla soğumuş olduğu ve yağmurun bizlere "öğrenci canım bunlar biraz merhamet" tarzında düşüncelerden tamamen arınmış şekilde nasıl eziyet edebileceği konularını kavramış olduk (zira saat itibariyle yine dün) geçen yazının sonunda bahsettiğim gibi Adam Fawer gelecekti, gelmiştir herhalde bilmiyoruz. Çünkü, ders sonrasında yemekhaneye varana kadarki yolu Adam amca için tekrar dönmek ve yine aynı derecede ıslanmak bizi çok korkuttu. Biz dediğim hepi topu 3 kişiydik, 1 tanemiz (Gonca) gitmeye kesin kararlıydı. Ancak diğer tanemiz (Pınar) ve ben yağmurdan tırsmış insanlar olarak Gonca'nın kararlılığına baskın çıktık ve söyleşi+imza saatlerini kaçırdık. Sanırım pişmanım. "Goncaaa, özür dilerim sendeeeen" "neden seni dinlemedim beeen?" "ama bilemedim ben onuuuu :(" şeklinde sızlanışlar mevcut şu an içimde...

ayrıca cuma günü ilk mid-term sınavımızı olacağız ve çalışma temennileri içerisindeyim. biliyorum o kadar zor değil ama kelime bulmak pek zor geliyor okur! daha alternatif ve interaktif bi yolu var mıdır şu kelime öğrenmenin var mı bilen?

pazar günü de radyo dersi 2 varmış, çok mutlu çok sabırsızım. hepimize şimdiden iyi eğlenceler ve iyi dersler :) bekle ORT geliyorum :)

haydi görüşmek üzere okur kardeş, baş baş :)

günün dersi: üzerindeki delikler ne kadar küçükte olsa converse'lerin her türü yağmurda su geçirir (test edildi+onaylandı)

günün yorumu: (üzeri brandamsı bi adet tavanla kapanmış üstü açılabilen bi arabaya karşı) şuna baksana be kafasına don geçirmiş gibi duruyor!

2.11.09

İstanbul

eveeet sevgili okuyan insan. kısa süreli bir tatilin ardından tekrar sizlerleyim. internete pek bi az girebildim tatilde çünkü halamlara gitmiş bulundum teee İstanbul'lara kadar gitmişkende tüm vaktimi internet başında geçirmedim taktir edilecektir ki :)

neyse bakalım sağolsun derslerimiz öğleden sonra olduğu için ve resmi bayram öncesi yarım gün olduğundan bizim dersler çarşambadan kaynayıverdi, cuma gününüde okulumuz sağolsun tatil etti bize. e biz de ne yaptık efendim? baktık ki "tatiiiiil" var, yurt ortamındaki her insan ailesinin yanına gitti. tabi burda ben istisna durumuna düşmüş bulundum. evim pek bi uzak olduğu için (sağolması gereken merciye de burdan sağolsun diyorum!) daha yakın bir nokta olan İstanbul'da geçirdim tatilimi.

yine girişi çok uzattım, benden yazar olmaz değil mi ama? adam akıllı konu olmayınca düzgün olmuyor ne yapayım :)

öncelikle bu tatilin benim için faydalı geçen kısımlarından bahsetmek istiyorum :) yalnız başına kalmakta olan erkek öğrenci olarak işime yarayabilecek küçük küçük şeyler öğretti halam. daha ziyade bildiğim şeyler konusunda tekrar bi gösterip pratik yaptırttı bana. tişörtlere ütü basıp düzgünce dolaba kaldırmaktan tutun bisküvili pudingli pasta yapımına kadar pek çok şey öğrendim :) artık tatlı niyetine birşeyler yapabilmekteyim sevgili okur. ancak bana tuzlu yemekleri yapacak birisi hala gerekmekte :)

tatilin hafiften sıkıcı olmasına sebep olan hava koşulları vardı bir de. benim gitmemle bozması bir olan havalar evden sadece 3 kere çıkamıza olanak sağladılar. ancak evde yeterince şen şakraktı :) halamlar müstakbel ebeveynler olarak benim üzerimde kendilerini denediler. bakalım çocuklara -ki burda beni cidden çocuk niyetine kullandılar diyebilirim :)- laf geçirebiliyor muyuz? şeklindeki meraklarını giderdiler. tabi benim üzerimde haliyle biraz zor oldu :) neyse ama onların beni eğittiği kadar ben de onları eğitmiş oldum :p

bu yazı çok daha fazla uzamadan 2 minik 1 azıcık büyük konudan bahsedip kapatacağım, korkma az kaldı :)

İstanbul'da pek çok arkadaş olduğundan ve çoğunluğunun nerde oturduğu hakkında fikrim olmadığından dolayı kimseyi arayamadım, ancak güzel dost Gamze'yle 3 saatliğinede olsa buluşma imkanı yakaladık. diğer arayıp görüşemediğim arkadaşlardan ufağından bi özür diliyorum, affeyleyin beni.

2 minik olaydan 1 tanesi:

Gamze'yle buluşmaya giderken, dolmuşçu amcanın bizden trafiğin ortasında yan dolmuşa geçmemizi istemesiydi. pek bi şaşırıp kornalar arasında öndeki dolmuşa zıpladık hepimiz yolcu tayfası olarak.

2. olay:

halamlara geri dönüş yolunda dün liseli gençler muhabbet ediyordu. ben lisemi özledim, bunu fark etmiş durumdayım :)

neyse hadi yine uzattım bol bol gereksizinden :) esen kal okurcan :)

baş baş...

dipnot 1: başlık konusunda yine harikayım(!)

dipnot 2: çarşamba günü de Adam Fawer gelecekmiş imza almak isteyenler bana ulaşıversin :)

26.10.09

insan modelleri

evet sonunda dün kampüs dışarısına çıkmış bulunup farklı insan modelleriyle karşılaştım. hepsini de not aldım ki kendime gelince paylaşayım diye ama film izlemeyi yeğledik. beklettiğim için özür dilerim sevgili okur :)

dün 16 sularında oda arkadaşımın yapacağı alışveriş vesilesiyle dışarı çıkmaya karar verdik ve 4 insan çıktık dışarı. okulumuzun Eskişehir yoluna olan kapısı sağolsun kampüsün nerdeyse yarısını kaplayacak uzaklıkta olduğu için yürümek yerine burdan dolmuşa bindik. burası insan modelinden mi kaynaklanıyor dolmuş modelinden mi emin değilim ama bindiğimiz dolmuşta fazlasıyla zıpladık diyebilirim. hani defalarca üzerinden yürüdüğüm yolda ya sonradan çukurlar açıldı bolca, ya da acelesi olan dolmuşçu modeli (ya da sanırım amortisör oluyor ya emin değilim, ondanı bozuk dolmuş modeli) sayesinde lunaparkta gibi geçen bi yolculuk yaptık kapıya kadar :)

sonra çıktık Cepa adlı alışveriş merkezine doğru, orda da doğru gitmemiz gereken yere girdik. oda arkadaşım kıyafetleri kendi üzerinde denerken ve bende beklerken 2 adet insan modeliyle karşılaştım tam oracıkta.

bir tanesi, hani şu çghb de Burcu var ya, böyle iyileşen kadın olmuştu bi ara haber skeçlerinden birinde, aynı orda seslendirdiği ses tonuna sahip bir insandı. eşiyle beraber kızına alışverişe çıkmış anne! ama nasıl anne :) kızının giydiği ilk kotu gördükten sonra derhal satış elemanıyla muhabbete girişti (kotu da sevmedi darmış diye) neymiş efendim. "üniversiteli gençlerin kilo durumu hiç belli olmuyor biliyonnu? öle fest fud falan bi çıkıp bi iniyolar, sonra bi aldığı kotu bi daha giyemiyo." şeklinde, bunu az önce tarif ettiğim ses tonuyla hayal ediniz :) daha sonrada satış elemanına kendi hakkında gereksiz bilgiler vermeye başladı. "benim giyeceğim şey hafif olcak, biliyonnu? ayakkabıyı bile hafif seçerim ben kendime, he he he he..." şeklinde ilginç derecede herşeye karışan bir insandı kendisi :)

2. bir model yine orda karşıma çıktı, o da satış elemanlarını dövme eğiliminde bir kadın modeliydi

kadın modeli: başka elemanınız yok mu sizin?!!
eleman: ben yardımcı olayım, yemek saati olduğu için şu anda yok hepsi.
km: iyi!!!!
e: (hönk!)

eleman öyle hissetmemiş olabilir ancak benim hislerim aynı bu şekildeydi kendisini duyduğum sıralarda :)

3. ve 4. insan modellerini de müşteri hizmetlerinde ve kasada gördüm. 3. insan modelden ziyade aşırı bezginlik ifadesine sahipti, aşırı ilgimi çekti. nerdeyse "nedir sizi hayattan bu kadar bezdiren, kuzum?" diye soracaktım :p

4. model ise içmeden sarhoş olmuş tipler gibime geldi. kasaya vardığımızda bizimle ilgilenmek yerine, en ufak ve gereksiz bir şeye "hahahahuhhuuhuahahaee" şeklinde gülmektelerdi kendileri, ilgisizlik başıma tak etmiş olacak ki bu durumları fazlasıyla ilgimi çekti sanırım.

5. bir model görmedim ancak bi adet yüz ifadesi gördüm ki evlere şenlik :) kampüse döndüğümüzde önce otostop çekmeyi düşündük, neyse girişte beklerken bi tane kız var bekleyen, 3 tane daha erkek var bizden ayrı. hepsi otostop için beklemede. genç bi ağabeyimiz kıza doğru gülümseyerek gelip durdurdu arabayı, ancak o da ne tüm herkes arabaya doğru gitmekte! adam önce bi şaşkınlık ifadesine bürünüp çabuk atlattı bunu. daha sonra abimizin kızın gideceği tarafa değil başka yere gideceğini öğrendik ve diğer 3 erkek bindi arabaya. giderken adamın suratındaki yıkılmışlık ve "neye niyet neye kısmet" bakışını resmetmeyi çok isterdim ama olmadı işte :)

işte böyle bir gün kampüs dışına çıktım, farklı insan modellerinden geçilmiyor etraf :) sizlerle paylaşayım istedim bunları. iyi mi yaptım kötü mü siz karar verin. çok uzadı, kapatıyım ben çok yazmasın sevgili okur :)

baş baş...

21.10.09

yurttan nağmeler/4

A: Gökhan'ım yavaş git hızlı yazıyorsun
GM: söz verdim ama yurda geçince daha çok olcak diye dimi ama? :)

evet tekrar karşınızdayım ve gerçekten hızlı gittiğimi düşünüyorum, ama günümü paylaşmak çok hoşuma gidiyor buralarda napiyim :)

öncelikle belirtmek isterim ki yeni asılan yurt listelerinde adım olmadığından hala krallar gibi 2. yurtta kalıyorum, pek bi mutlu pek bi sevinçliyim hani bu aralar :)

bugün (daha ziyade yine saat itibariyle dün) ders çıkışına biraz renk katalım dedik, iyi de demişiz. hep birlikte olmasakta 8 kafa insan birlikte yemeğe gittik keyifli eğlenceli muhabbetler döndü dolaştı falan. ardından bugün en çok eğlendiğim atraksiyonu yapmış bulunduk. gittik tabu oynadık :)

A: bu mudur yani?
GM: budur abi eğlendim yani diceğin mi var?

tabu oynarken çok farklı anlatımlarda bulunuldu bazen gülme krizlerine girildi masa olarak. oyuna kadar grup 6 kişiye düştü aslen, sonrasında da 5 e düşmek mecburiyetinde kaldık, ama eğlencenin pek azaldığı söylenemez hani yine :) pek bi atraksiyonlu geçiyor kampüs hayatı, herkesi bekleriz efem!

geçenlerde dediydim ya 5 olacak katıldığım topluluk sayısı diye, yalan oldu o. hani iyi ki de olmuş dicem nerdeyse.

A: neden?
GM: sabır bi! :p

bi sebebi ORT ta aktif olmayı düşünmem, ne yaparım orda bilemem de zaman gösterir illa ki. diğer bi sebebi de SAS (Su Altı Sporları) topluluğuna girmiş bulunmam. saat 21,30-22,45 civarlarında antrenmanları vardı bugün, gittim öldüm bittim. ama mutluyum o ayrı. yalnız ben yüzmeyi böyle bilmezdim sevgili okur. hani kendi kendine yüzmüyorsun ki acıkınca çık dışarı bişeyler atıştır, şezlongda (acaba kelimeyi doğru mu yazdım?) biraz kestir. olmuyor öyle, yüz babam yüz. "Kurbağalama 50 m yüzün! düüüüt" gibisinden komutlar havada uçuştu sürekli. zaten bi de ayağıma kramp girdi ki evlere şenlik! neyse ama azimliyim, önce harbi bi yüzücü olup ardından da serbest dalışta ilerleyeceğim.

en hoşuma giden de az önce topluluğun baş kısımlarından bi yerden mail gelmiş olması. "sizi biraz yorduk ancak bu daha ilk antrenmandı, zamanla zamanla, hepiniz çok iyiydiniz" şeklinde motive edici azcıkta yağlı cümleler vardı :) tuttum ettim.

neyse bakalım yazmak ciddi ciddi zorlaştı, kollarım isyan ediyor! hadi iyi geceler okur ( ya da ne zamana okursan işte kendine göre düzenle o kısmı :) )

baş baş...

dipnot: gereksiz yere bi "A" kişisi uydurdum nedeni belirsiz

19.10.09

ORT

ORT?

tabi ki bileniniz var ama maksadım başlıktan dikkat çekmekti sevgili okur. neyse bakalım başlayalım.

nedir ORT? ORT = Odtü Radyo Topluluğudur. bugün (aslında saat itibariyle dün) kendilerinin ilk derslerine katılmış bulundum ve doğrusu tanışma toplantısındakinden kat kat daha çok zevk aldım kendilerinden.

özet geçmek gerekir mi? gerekse mi ya da karar veremedim. neyse derste az bişeycik radyo temel kavramlarına değinildi, ardından çıktık Radyo Odtü'nün yayın merkezine (doğru kelimeye karar veremedim bi türlü ya umarım "yayın merkezi" en uygunudur). pek bi gaza geldim oraları görünce, böyle müzikleri falan düzenliyorlar arada anons geçiyorlar, çok tatlıydı.

ardından da gittik çarşıda yemek yedik. zira orada sigarasından rahatsız olup olmadığımızı sorup, olduğumuz cevabını aldığı halde 4 adet sigarayı tüketen bi insan modeliyle yan yana oturdum. pek bi boğucuydu o kısım ama onun dışında yemekte gayet eğlenceliydi.

üstüne de Diren, Caner, Daçe, ben bi langırt oynamışız evlere şenlik (Daçe ye isminden çok bu şekil hitap ediliyor diye böyle yazayım dedim bakalım ya neyse) 55 top aldık, ama 5 maç üzerinden gitmek yerine toplamdan gidelim denildi. Caner ve ben açık ara farkla yenildik sanırım. 20-14 ten sonra saymayı bıraktım çünkü :) ancak 55 üzerinden de oynadığımızı söyleyemem. Caner bi tebriği hakettin sen burdan :) saygılarımı sunarım! adam kaleye girmiş topları tutup geri çıkartıyor eliyle. sayesinde 70 topu vurmuşuzdur hani :):)

eğlenceli geçen bi pazar gününmün ardından kafamda kalmış artıklar bunlar, sağolasın ORT, eğlendirdin bizi :)

görüşelim okur ;)

baş baş...

15.10.09

yurttan nağmeler/3

bu konuya düşündüm düşündüm "yurttan nağmeler" başlığı gider mi gitmez mi diye karar veremedim. umarım doğru etmişimdir de etmişimdir gibi geliyor :)

öncelikle az önce öğrenmiş bulunmaktayım ki (ki bu sefer gerçek) pazartesi günü yeni liste asıyorlarmış, postalanıyor muyuz heyecanıyla beklemekteyiz.

gelelim asıl konumuza. sevgili okur burda "dc" adlı bi programda açılmış bi "hub" var, bildiğin p2p yapıyorsun aslen. ancak hızı 17 MB/sn gördüm bir sefer, hani pek bi hızlı. ne indirsem şaşırdım, gözüm döndü karar veremez oldum. normal yollu p2p ye (nasıl yapılmıştır aklım ermez ya vardır bi yolu) öyle bi sınırlama gelmiş ki en çok 1 KB/sn gördüm kendilerinde, dedim dc şart. sonunda böyle oldu işte. diyeceğim şudur ki makul ücretler karşılığında dvd istekleri alınır efendim. (bkz: korsana evet)

ha bir de bilardo öğrenmiş bulunmaktayım. şimdilik "9 top" adlı oyunla sınırlı kalsam da zamanla kendimi geliştireceğim. O'Sullivan ı o kadar izledikten sonra "snooker" öğrenmemek ayıp olur diye düşünmekteyim. rakip aramaktayım, duyurulur! :)

ayrıca öğrenci toplulukları konusunda ilerlemekteyim. şu anda 3 topluluğa üyeyim ki bunlar pazartesi günü 5 e çıkabilir. bakalım kaç tanesine devam söz konusu olacak. kim eğlendirirse ona gidicez artık :)

dipnot: karar verdim de yazarken yazı cidden "yurttan nağmeler" içeriğine uygun oldu, yurt ve kampüs hayatı. güzel karar vermişim kutladım kendimi :)

pek bi kısa oldu sanki ya hadi arayı açmam söz ;)

baş baş...

7.10.09

yurttan nağmeler/2

şimdi yine bu yazı parça parça dilek şikayet ve anılardan oluşacak. hatta ilerki "yurttan nağmeler" de öyle olur. bi daha uyarı yapmam adam gibi okuyun :p girişlere fazla dikkat etmeyebilirim yani.

öncelikle şikayetten başlamak istiyorum. şikayetim odama internet bağlayabilmiş olmama rağmen dosya aktarım hızının çok yavaş olması. adamlar sınır koymuşlar. en azından bana müdür beyciğimin dediği bu :) dc adlı bi program varmışta onu da henüz tam öğrenebilmiş değilim. indirme konusunda problemlerim var yani.

neyse o zaman geleyim daha güzel şeylere, arkadaşlarla aramız gittikçe hoş oluyor, ortama alışıyoruz ama 2 den kovulmamıza ramak kaldı (geçen sefer kovmadılar bu sefer de cuma gününü bekliyoruz).

aklıma gelmişken hangi yazıdaydı hatırlamıyorum geçiciyiz diye kimliğimiz yok diye serzenişte bulunmuştum. meğersem kimliğimizin arkasına bandrol yapıştırıyormuşlar artık. bu sebepten yazıda belirttiğim gibi geldim özrümü diliyorum.

özür dilerim gerekli mercii. arz ederim...

sevgili okurlarım sonunda çarşının içindeki oyun salonunu keşfetmiş bulunmaktayım, gurur ve onurla bildiririm :) langırta sarmış durumdayız oda arkadaşlarıyla. katılımda bulunmak isteyen arkadaşları aramızda görmek isteriz :D Not: fırfır serbest :D

radyo topluluğunun tanışma toplantısı da eğlenceliydi gayet. sevdim grubu, devam ederim çok büyük ihtimal :)

aklıma gelmişken Paramore da yeni albümlerini yakın bi zamanda yayınlamış bulunmakta. "Careful" "Ignorance" "All I Wanted" ve "The Only Exception" şimdilik favorilerimden, tavsiye ederim.

öğrencilerin ingilizce çalışması için yapılmış bi yerde de asistan olmak için başvuruda bulundum bu arada bugün. dua ediniz lütfen :)

hadi aklıma da bişey gelmiyor başka. daha farklı ve eğlenceli olaylar yaşadığım zaman onları yazarım telafi olmuş olur :)

baş baş...

30.9.09

yurttan nağmeler

konumuz başlıktan sanılabileceği üzere TSM vb. bir konuda değildir. öyle zannedipte okumaya başlayanınız varsa bıraksın gitsin :)

sanırım bu da benim seri halindeki yazım olacak sevgili okurlar (en azından bana öyle gelmekte)

neyse belki bildiğiniz belki de bilmediğiniz üzere pazartesi günü yurduma gelip yerleşmiş bulunmaktayım. 2. yurt dediler, asistan yurdudur aslen dediler, kraldır dediler (onlar demesede özelliklere bakınca zaten benim gözümde kral olmuştu). şans bu ya ben de geldim 2. yurda geçici yerleştirme olarak girdim kalıyorum. kısa bi özet yaparsak 4 adet 2 kişilik miniminicik oda yan yana durmakta ve bu 4 odanın birlikte kullandığı mutfak+banyo+wc den oluşan bi alanımız bulunmakta.

neyse gelmişiz yerleşmişiz, tanışıp etmişiz 3. günün sonlarına gelmişiz (yazım tarzım çok mu saçma oldu?) derken az önce öğrendiğimiz bi bilgiye göre hepimizi yarın postalayacakları haberini aldık. hayır hepimiz böyle tanışıp güzelinden bi muhabbet kurmuş olmasak bu kadar üzülmicez de adamlar sağolsunlar yaptılar yapacaklarını. bir de wireless var dediler de nedendir bilinmez yapmam gereken herşeyi yapmama rağmen girememekteyim bu da ayrı bi konu.

neyse böyle serzenişle dolu bir yazı olsun istemiyorum yazı çok fazla (ki ilk başlık fikrim "yurda serzeniş" idi). o yüzden biraz buradaki hayattan bahsedeyim istiyorum.

öncelikle bu 4 odadan 1 tanesinde iş bu ya sınıftan bi arkadaş düşmüş. bi de sadece ikimizin öğleden sonra dersi var, herkes gidiyor biz sessiz sessiz yatıyoruz pek bi keyifli oluyor sabahları :) (oluyordu fikrine alışmam gerekecek sanırım) sonra kahvaltı ders odaya geri dönüş, akşama birlikte ödevleri yapma karşılaşştırma takıldığın yerleri sorma falan, hem eğlenip hem öğrenir olduk, pek bi keyifliyiz anlayacağınız :) gerisi de ilk izlenim olarak iyi insanlar çok şükür.

neyse acaip sıkıcı bir yazı olarak gitmekte olduğunu düşündüğüm için bugün markette duyduğum ve adamı rencide etmemek üzere kendimi gülmemek için zor tuttuğum cümleyi aktaracağım sizlere. de hadi buyrun o zaman:

evet efendim doğru tahmin ettiniz, çıktık markete gittik. alışveriş yaptık bi de üstüne, bak sen bize :p neyse tam dışarı çıkmak üzereyiz, para üstünü bekliyoruz ki bir de ne duyayım. arkadaki bay kasiyer bizim geçtiğimiz kasadaki bayan kasiyere bir adet 50 lik uzatıp "şunu bi parçalar mısın?" demesin mi? :D

dipnot: "yurttan nağmeler" adlı muhtemelen seri olacak yazı dizisi yurtta ve kampüste yaşamış olduğum gerçek olaylardan alıntı olacaktır (belki de arkadaşların yaşadıkları da olur tabi). tüm kahramanlar gerçek hayat ürünüdür :)

27.9.09

bay hg- bay bi

"pek bi az zaman geçti bu sefer de be!"

dimi ama? neyse idare edelim bakalım. bugün ve dün yaşadığım birkaç şeyi aktarasım geldi, onlardan bahsedeyim dedim ben de.

öncelikle sınıfım hoşuma gitmeye başladı, insanlar "heeeheee yanlış söyledi, şuna baaaak!" şeklinde saçma sapan hareketlerde bulunmuyorlar. en sevdiğim özellikte bu zaten. büyümüş müyüz nedir? :) neyse bi de hocamız bize ilk gün bi oyun oynamıştı.. tahtaya sayılar yazıp resimler çizip "bunlar benimle alakalı şeyler, bil bakalım ne?" şeklinde (off course in English) :) ikinci gün de aynısından bize yaptırdı. kağıtlara sayılar yazdık sonra gidip birbirimiz hakkında tahminlerde bulunduk falan. hem eğlenip hem öğrendik :) ayrıca artık sınıfta "Edirne'de doğan ama bir daha hiç görmemiş olan çocuk" olarak bilinmekteyim. öyle de belli ettim kendimi egoist miyim neyim? :)

neyse asıl konuma gelecek olursam. bugün ailecek yenilenmiş olan gençlik parkına gittik, kardeşimle kocaman kaydıraktan kaydık, cam labirentte yolumuzu bulamadık vs. bunlar önemsiz detaylar. gelelim benim asıl gözdem olan ve kuyrukta beklerken deli olmuş bulunduğum alete. öncelikle buyrun resmi, ardından da gerisi:



resim aydınlıkken çekildi ancak ben akşam vakti bindim, akşam vaktine de haliyle sıra artmış bulunmaktaydı. neyse zar zor, yaka paça koptum aileden gittim girdim kuyruğa bi güzel. ardından iki insan (biri bu alete binmek istiyor diğeri hor görüyor) arasındaki konuşma şöyle gelişti. aslında gelişmedi kuyruğa girmelerinden ben binene kadar alete aynı şekilde devam etti, benden sonra neler olmuştur bilemem. neyse:

hor gören: abi valla bunda bişey yok, baksana sadece 3 kere dönüyor
binmek isteyen: a...
hg: baksana abi aha bak şu turda bi takla atıyo bi tek bu işte
bi: güz...
hg: ya ama bi o takladan sonra zaten yavaşlıyor
bi: be...
hg: zaten çığlık bile atmıyorlar abi gel bak şu diğerine binelim...

bu konuşmanın aynısı dediğim süre zarfında defalarca tekrarlandığından dolayı (aslında göreceğiniz üzere "bay bi" pek konuşamadı) dönüp "bay hg" ye "yeter lan gidin biniyorsanız diğerine binin gitmeyecekseniz de susun sıranızı bekleyin!" veya türevleri şeklinde çemkirecek oldum birkaç kez.

ayrıca gayette eğlenceliydi, bunu indiğim zaman "bay hg" ye söylemek isterdim doğrusu

sıradaki bira kokusu da bayıltacaktı ancak oyuncağa binip indikten sonra bunu hatırlayacak kadar bi kafaya sahip olmadığımın farkına vardım :)

çok boş bi son oldu sanki ya neyse!

hadi baş baş :)

24.9.09

Boşluk/2

başlık bile bulamadım, eski konulardan birinin başlığını aldım ya başa hadi hayırlısı

<--------------------------------------------------------------------------------->

neyse efendim böyle ayın bi başında bi sonunda yazar oldum, ama blog u unuttuğumdan sizleri unuttuğumdan değil hani yanlış anlaşılmaya. konu bulamıyorum arkadaş. o yüzden "Boşluk/2" iyi bi başlık olmuş bile olabilir hani. neyse bakalım yine bu eski konularımdan birine benzeyebilir zira bana öyle olacakmış gibi geliyor

neyse bizim okulumuz sağolsun biz hazırlıklara ilkokul yahut lise muamelesi yapıp bizim derslerimizi bugün başlatmış bulunmakta, gittik bugün (bilmeyenler için inter oldum) sınıfımıza oturduk bekledik hocamız gelsin. tatlı böyle hafif deli bi kadın gibi görünüyordu, hoşuma gitti. ancak deneyimlerime dayanarak "kızdırılmaması gereken" bir insan olduğunu söyleyebilirim sanırım. yarın da ilk quiz imizi yapacakmış bize sağolsun (herkes sağoluyor ya hayırlısı) zaten yazı yazmakta tekrar zorlandım bugün ya ona da hayırlısı bakalım :)

ayrıca yine gittim bugün yurda kaydımı yaptırdım, ancak az önce birşey fark etmiş bulunmaktayım ki bana gerçekten geçici muamelesi yapıyorlar (ya da bilgi eksikliğimden öyle geliyor). çünkü bizlere yurt kimliği verilmesi gerektiği konusunda güçlü hislerim var :) ancak adımın karşısına bi geçici yazıldı diye adamlar bi kimlik bile vermediler, yazıklar olsun size. kınadım :p (ha bu sözlerim daha sonra ağzıma tıkılabilir mi tıkılabilir gelir özrümüzü de dileriz :) ) ayrıcaaa, yemek dersleri alınır! arz ederim.

ayrıca sizlere tavsiye, uzaklarda akrabalarınız varsa bayramlarda falan gittiğinizde sürprizlere hazırlıklı olun kimin geleceği hiç belli olmuyor. sülale bi araya geldi nerdeyse bu bayram güzel de oldu. hatta siz de gidin sürpriz yapın zira sürpriz yapan daha güzel karşılanıyor, ertesi gün istediği her türlü yemek yapılıyor vs :) keyifli oluyor yani :)

kendisine ait portatif pc sahiplerine de burdan sesleniyorum ve diyorum ki tatile giderken eğer benim gibi sürekli pc başında oturanlardansanız illa ki bişey yapın alın pc nizi yanınıza. sonra gereksiz bi özlem oluyor "ama bilemedim ben onuuu :(" şeklinde neden almadığınız konusunda sızlanabiliyorsunuz, deneyimlerimden bunları da iletirim :)

sizlere söz de vereyim (umarım boş çıkmaz) yurt ortamına girdiğimde daha da çok yazacağım yazı. böyle diyorum çünkü konu olarak oralarda sıkılacağımı zannetmiyorum. yeni insanlar, eğlence, gırgır, şamata, haydi eller havaya, hoppaaaaa, vs. vs. lerden pek çok yazacak şey çıkacağına inanıyorum :)

dipnot: illa yeni cümleye başlarken "shift" adlı tuşa basmaktan sıkılmış olacağım ki büyük harfleri fark edeceğiniz üzere yazılarımdan kaldırmış bulunmaktayım. arz ederim!

kendime not: paragraf girişlerini biraz daha düzgün yap be adam!

baş baş... :)

2.9.09

minik Ankara trip

Evet tekrar gelmiş bulunmaktayım. 3 günlük ara ardından tekrar burdayım ve sanırım bu sefer yazacağım şeyler birazcık arttı :D

Öncelikle gidişten bahsetmek istiyorum sizlere. Özellikle havaalanlarındaki kendini güvenlik önlemi sanan önlemlere değinmek istiyorum. Çünkü gıcık kapmış durumdayım her cihazdan geçerken kemer çıkartma mevzusundan. Madem o kadar gelişmiş bi teknolojisin sen kemerimde ötmeyiversin. Aynı cihazlardan alışveriş merkezlerinde de var ama onlar ötmüyor. Nesin ki sen kemeri öttürünce ödül mü veriyorlar? Haaa?? Hatta dönüşte sırf uğraşmamak için kemersiz geldim, o derece... Neyse kızdım ettim sinirimi de dile getirdim devam edelim :) Bir de check-in de verilen kağıtta yazan "uçağa kabul kalkış saatinden 15 dk önce sona ermektedir" yazısının umarım bir gün gerçekleştiğini görürüm. Çünkü giderken kalkış saatinde binmeye başladık dönerken de kalkış saatine 15 dk kala. Burdan da bunu yapan tüm havayolu şirketlerine seslenmişte oldum iyice rahatladım, ohhh :D

Sonraaa gelelim bir de kuzenin hız tutkusuna. Ona da değinmeden geçemem, geçersem ayıp olur vs. vs. Pazar günü bizi aldığında 160 civarında bi hızla radara girip durdurulmadan geçtik bu işin ilk ilginç tarafıydı. İkinci ilginç tarafıysa sayesinde 205 i görmüş olduğum için 150 ye düştüğünde içimin rahat ettiğini hissetmemdi, oysa ki o bile fazladır bana :D Zaten dönüşte de 176 ile radara girip bu sefer durdurulduk o da acısı oldu işin...

Sonraa pazartesiye gelirsek gerekli bazı mercilere (merci yanlış olmuş olabilir) gittikten sonra meclis lojmanlarına dönüş yaptık babamla. Girdik Miraç var orda benim ilkokuldan yakın arkadaş, bi de Alican'ı aradık sonra. Ohh keyfe diyecek yok :D En son 2 yıl önce bi araya gelmiştik zaten. Miraç pek bize takılamasa da gece takıldık onla da. Bana biraz batak öğrettiler, öğretirken dalga geçtiler. Sonra ps3 e gittik. Her ne kadar beni pes e almayın beceremem nidalarım havada uçuşsa da 3 kişi oynadık 2 sefer. 2 sinde de beni alan takım yenildi. Demek ki neymiş, benimle pes oynanmayacakmış, kapiş? :D Ama sonra da smack down a girmişiz, Alican ve ben 1 olduk Miraç'ın kardeşi tek. Hatta biz ilk bikaç oyunda bir de bot aldık ama anca 2 kere yenebildik işte. Naparsın ama ben ringden Çağrı'nın adamın üstüne atlicam derken Alican'ın adama ya da bota atladığım için biraz zor oldu yenmelerimiz. Ancak 2 nakavtı da ben yaptım hakkım yenmesin lütfen :D Sonra bi de gece gece çıktık kuğulu park a gittik, Tunalı'da gezdik. Baya bi boştu ama gezdik eğlendik işte. Gecenin 2 sinde de yemeğe gittik aç insanlar olarak :D öyle güzel bi gün geçirdik kendileriyle. En kısa zamanda tekrarlanacak inşallah yine...

Başka naptık lan biz?... Durun az sonra bulur yazarım :D

< 2 dk sonra >

Yok düşündüm taşındım başka bişey bulamadım. Salı günü pek bişey yapmadık ama en güzeli gittik kaydımı yaptım geldik. Pek bi hafifledik pek bi rahatladık vs. vs.

Takvimlerimiz bugünü gösterince de çıktık geldik. En çok "Prototype" i özlemiş olacağım ki baya bi oynadım bugün. Bir de "Prison Break" 4. sezonu merak ediyordum 2 bölüm izleyerek devama başladım bugün. Sara döndü bi mutlu oldum falan. Öyle işte...

Bu yazımı pek bi sıkıcı buldum, kendi kendime sıkıcı oyu vereceğim. En azından sınırlı sayıdaki oylardan birini de arttırmış olurum böylece (bkz: okura sitem). Öyle böyle gittik geldik, sizi gördük mutlu olduk. Beni sabırla bekleyenleriniz var ise teşekkür ederim :D

Görüşürük

dipnot: başlıkla aynı isimde açmış olduğum face albümünde bu trip ten fotoğrafları bulabilirsiniz. Saygılar efem :)

28.8.09

konu sıkıntısı

"I hate you Kars!!!!"

Evet içimdeki nefreti kustuktan sonra (yanlış anlaşılmasın bu nefretin sebebi sadece yapacak bişeyim olmayışıdır, yoksa ülkemin her bir tarafı güzeldir çok severim hepsini birden) yazıma başlıyorum artık. Dediğim gibi yapıp ettiğim bişey olmadığından ev dışında bişeyler yazmayı düşünmüyordum aslında Ankara'ya gidip gelene kadar. Duramadım işte ama :)

Aslında ne yazacağımı da pek bilmiyorum, o yüzden düşünüp düşünüp ara ara yazacağım buraya, arada belirtirim hatta kaçar dk geçtiğini güzel olur öyle bi :)

< 1 dk bile geçmeden >

Bu aralar unutkanlığım var o yüzden bu diyeceğimi hatırlamak yaklaşık 1 dk mı aldı, kusuruma bakmayın :D Fantastik oyun sıkıntısı çekiyordum geçenlerde, sonunda "mininova" ya girdim, oyunlar listesinde en çok seed alanlara baktım. İsmi en çok hoşuma giden "Prototype" oldu. Sadede gelirsek eğer indirdim kendisini (korsana evet diyorum) oyuna başladım. Son zamanlarda oynadığım en güzel fantastik oyunlardan biri haline geliverdi. Ne kadar çok oynun daha başında "Spider-Man: Web of Shadows" aklıma gelmiş olsa ve ilerledikçe başka oyunları da hatırlatsa yine de çok zevkli ve zevkini kaybetmeyen bir oyun. Fantastik oyun severlere diyeceklerim bu kadar :)

< 7-8 dk arası bişey >

Madem oyunlardan bahsettim bi de "The Sims 3" ile ilgili bişey demek istiyorum yüksek müsadenizle. Önceki oyunlarındansa daha bi güzel grafikleri olacağını sanıyordum ancak biraz çizgifilmimsi olmuş kendisi. Ancak kişilerde kilo, kas, yüzlerde ince detay ve hatta takıya kadar karışabilme işini sevdim doğrusu. Ayrıca Hilal'in verdiği isim olan "Ceren" i kullanarak kendime bir de eş yaptım, sarışın tatlı bi kız oldu. Bulursam öylesiyle evlenirim herhalde anca :D Hatta alın size biz :D

< 15 dk geçmiş bu sefer kontrol ettim :) >

Bu aralar msn de toplu konuşma çılgınlığı yaşamaktayım. Msn de çok top var :p (biliyorum kötü :D). Neyse işte galiba son 1 haftadır oluyor bu olay, herkes msn de oluyor, pek bi dolu oluyor msn. Toplu konuşmadan geçemiyorum msn e girdiğim sıralarda. Ki eğlenceli de oluyor. Msn den uzak kalmayın sizlerle de toplu konuşma yapalım vs. vs.

< 2 dk sonra >

Bakın yeni fark ettim, salı günü kayıt yaptırıp ODTÜ'lü oluyorum. Çok heyecanlı lan :D

< 5 dk sonra >

Tam aklıma yazacak bişey gelmişti ki facebook ta "dalin" reklamı gördüm. Çocuk olasım, dalinle yıkanasım geldi tekrardan :)

Şimdi asıl yazacağım konuya gelirsek, bir önceki yazıda bahsetmiştim sanırım "Paramore - Misery Business" şarkısından. O yazıdan kısa bi süre sonra da dayanamadım. Tüm diskografisini indirdim kendilerinin (hala korsana evet diyorum :D) Neyse işte gayet güzel çalmış söylemişler. Hayley Williams'ın gerek ses tonunun şekerliği gerek yaptığı yerinde vurgulamalar çok hoşuma gitti. Bunu da sizlerle paylaşayım istedim.

Neyse iyi güzel konusuzluktan 6 konu çıkarttım gurur duyuyorum kendimle. Herhalde bi dahaki yazım Ankara'dan döndükten sonra gelir, o zamana kadar "Hadi artık yazsın şu çocuk ta okuyup gülelim eğlenelim!" diye beklemeyin :D

Hadi şimdilik esen kalın, baş baş...

15.8.09

Değişiklik Zamanı

Eveet çok şükür üniversiteyi kazanmış olmamla beraber pek çok değişikliğin başlayacağı kesinleşmiş oldu ben de başlayayım değişikliklere diye düşündüm. Herkesin fark edeceği üzere blog şablonumu değiştirdim hem daha parlak iç açıcı oldu hem de yazılar artık daha büyük daha rahat okunur hala getirilmiş oldu. HTML bilgim olmadığı için zaten kendimce değişiklikler yapamıyorum ama olsun ben de şablon değiştiriyorum anca :)

Bir diğer değişiklik üniversite hayatına başlarken olacak ve yurda yerleşeceğim çok büyük bir ihtimalle. Yalnız kalmak nedir adam akıllı öğreneceğim. Daha önce de yalnız kaldım yalnız başıma Kıbrıs'a gittim de orduevinde zaten yemek hazır zaten tatil 1 hafta diye çamaşır derdi yok ütü yok falan filan pek bi rahattı yani :) Neyse işte bi de bunu öğrenmiş olacağız hayırlısı bakalım artık...

Gelelim eve tıkılmış durumdayken yaptığım aktivitelere. Caner de bahsetmiş çalar gibi oldum sankim (özürlerimi borç bilirim Caner) ama Guitar Hero dan bahsetmeden ben de geçemeyeceğim. 3 ve 4 ü indirdim ben geçenlerde. 3 zaten sadece gitar seçeneğiyle mevcut easy seviyede bitirdim oyunu. Sonra da 4 te bateri seçeneğini easy seviyede bitirdim yine ondan beridir bakmaz olmuştum. Sonra dün Caner bana youtube daki expert seviyede "Fade to Black" "One" çalan adamların videolarını atınca gaza geldim. Lan dedim bu adamlar yapıyor ben neden yapamayacak mışım ki dedim. Bi girdim expert e 20. notaya gelemeden şarkı bitiverdi :D Sonunda dank etti ki demek ki bu adamlar ya bunun kitini almış öyle çalıyorlar ya da wii de falan oynanıyor yoksa çok zor abi 5 nota çalmak klavyeden. Başaranlara tabi saygı duyuyorum, kendilerini ayakta alkışlıyorum. Normal seviyede gitar çalaraktan gidiyorum bakalım şimdilik :) Bi de 4 için bana USB mikrofon ödünç verecek var mıdır acaba aranızda bilmek isterim bunu da :)

Neyse bi de bu oyun vasıtasıyla "Paramore - Misery Businnes" şarkısını sizlere de tavsiye etmeden eylemeden geçemem ben, hep kendine hep kendine olmaz sonuçta :)

Haaa bi de geçen gittim kütüphaneye kitap aldım. Stephen King - Sadist. okuyan var mıdır bilmem ama mükemmel gidiyor kitap. Kitaptaki kadın harbi sadistmiş yavaş yavaş ortaya çıkmaya başladı. İlk cinayetini 11 yaşında işleyen kadından ne beklersin ki sen zaten :D

Son olarak 30 unda Ankara'dayım, 2 sinde dönüyorum sanırım geri. Sonra da 14 ünde gelip yerleşeceğim muhtemelen haberiniz olsun karşılama komitesini hazır edin :p

Sıkıcı bi yazı oldu ben bile yazarken sıkıldım be tüüü bana. Neyse sonra güzel de yazarım söz. Hadi görüşürüz :)

8.8.09

Türkçe Dersi

Aman Allah'ım 1 ay olmuş nerdeyse son yazdığımdan beridir. Çok özür dilerim sevgili kısıtlı sayıdaki okuyucum ama taşınma merasimi falan işte... Çoğunuzun bildiği bi kısmınızın da yeni öğreneceği üzere Kars'a tayin çıktığından dolayı (çıktığından dolayı??) bizim evde bi toplanma vardı, her tarafta koliler, "The Others" filmini hatırlatan odalarımız falan vardı bizim. Neyse çok şükür öyle ya da böyle taşındım geldim :)

En son yazdığımda sınav sonuçları falan açıklanmış mıydı hatırlamıyorum ama sanırım ODTÜ'lü olacağım şu yakınlarda bu da yeni bi duyuru olsun hepimize :)

Herhalde büyük çoğunluğunuz Kars'ı daha önce hiç görmemiş olduğundan sizlere biraz tanıtayım buraları. --Hadi lan daha 1 hafta olmadı oraya gideli ne tanıtması?-- Neyse efendim Erzurum misali buranın da bi tanecik caddesi var, ama ne o kadar uzun ne de o kadar güzel. Hiçbirşey yok desem yeridir. Bi atlı bi de aslanlı yolu var. Atlı yolun girişinde bi sinema varmış dediler sinemanın içine girmeye korktum, başka herşeye benziyordu o derece yani... Sevemedim abi 1 kere çıktım gezdim çarşıda o kadar.

Bu arada zaten şehir merkezine de uzağız yürüsen yarım saat, anlayacağınız çok sıkıcı burası :s Yani yeni olay yazmam harbi zor olacak buralardayken sizlere... Bir an önce yerleştirilsem de ODTÜ'lü olsam (Amiiiin!).

Buraya gelmeden önceki son günümde Erzurum'da gittim dershaneye Burak ve Sait'le son 1 gün geçirmek için (yaz kursları Türkçe dersleriyse son sürat başlamış durumda). Neyse efendim gittim bunların 2 saatlik mola saatlerinde sonra çıktık gezdik falan. Sonra içeri bi girdim hani hoca gelene kadar takılayım misali, sonunda zorla sınıfta oturttular beni de derse (aslında dersin eski sınıfımda oluyor olması da buna büyük bir etkendi tabi ki, yoksa kolay kolay Türkçe dersine hem de TEKRARDAN girmem ben :D) Neyse hoca derse giripte testleri dağıttığı zaman fark ettim ki test çözmeye çözmeye işaretlemeyi falan unutmuşum be :S Ben böyle kocaman kocaman karalardım doğru/doğru olduğunu düşündüğüm şıkkı ama bu sefer "Acaba sadece etrafına bi yuvarlak mı çiziktirsem?" düşüncesini atamadım bi türlü kafamdan. Çok ilginçti yani :) Dediğim şudur ki sevgili arkadaşlar lise bitti diye kalem bıraktığıma pişman oldum kalemle yabancı kaldık :) Bulmaca çözmek için dahi olsa kalemleri bırakmayınız ara sıra arkadaşlığınızı pekiştiriniz :)

Klavye bağımlısı oldum çıktım lan :) zaten yazım çirkindi daha da çirkin oldu :) Neyse efendim yine geldim saçmaladım ettim ama böyle düşünmeksizin yazı yazmayı özlemişim. Sağolasın blogcan ım diyorum ve şimdilik veda ediyorum. Baş baş :)

12.7.09

blog özlemi

Evet sevgili okurlar tekrar ben geldim. Kısa bir tatilin ardından yine kısa bir süre (en çok 2-3 gün) buralardayım tekrardan. Neyse efendim size dedim bir önceki yazıda kuzenin kablosuzu sömürür tatil resimleri atarım falan ama resimler yolu geçip tatil mekanlarımda da bolca resim çekilip edildiğim için ekleyecek resim sayısı hayli arttı. E madem buraya bakıyorsunuz illa ki çoğunuzun bi facebook u falan vardır. Oraya atacağım resimleri birare sonra oralardan bakarsınız.

Hani ben bu kadar zamandır yokum ya ne yaptım ne ettim kesin merak etmişsinizdir(?). İşte en son ve en boş yazımı yazdıktan 2 gün kadar sonra Fethiye'ye geçtim dayımın yanına. Dayımın çalıştığı otelde güzelinden 3 gün geçirdim. En çok güldüğüm mevzu gittiğim sabah güvenlik arandığında geçen mevzuydu. Bir adet bayan müşteri şikayet etmiş "Horoz ötüyor" diye. Yani horozdan sabah sabah başka ne yapmasını bekleyebilirsin ki sen? Gitmişsin tatil köyüne ki ciddi köy mekanıydı. Tabi ki ötecek o hayvancağız. Yazık başka bi abim de bisikletle gidip suç mahaline susturdu mu ne yaptı ben de bilmiyorum. Kendime hoşsohbet birkaç abi arkadaş falan da edindim sonra gittim Antalya'ya.

Laaan orda bi lunapark var aranızda manyak olan herkese öneririm :) Ben ki şu zamana kadar binmiş olduğu en manyak cihaz makas olan (aka kamikaze-explorer vs.) kişi orda jüpiter ismi takılmış bir cihazla karşılaştım. Ufaktan mekanizmayı özetlersem makasın bi kolunu alıyorsun, alttaki kafesi çıkartıp yuvarlak platformu yapıştırıyorsun bir güzeel. Ardından platformumuz kendi ekseni etrafında dönerken bu makasımızın kolu da aynı şekilde dönüp duruyor. İşte aranızda benim gibi midesi bulanacağı kesinkes belli olduğu halde manyaklık peşinde bulunanlara o cihazı ve türevlerini öneririm. Yalnııız Hilal'i bilenler bilir yanınıza Hilal gibi bir organizma almayınız :):)

Başlığı da blog özlemi koydum dedim vardır yazacak bolca şeyim ama anca bu kadarcık çıktı yahu. Zaten güzel de olmadı lan ne beceriksizleştim bu aralar ben böyle...

Anaam sabaha da ÖSS puanları belli oluyor herkes için hayırlısı...

Ufak müjde (kime göre, neye göre?): Avatar'ı bitirdim How I Met Your Mother'a başladım. POP 1 i bitirdiğimi yazdım mı hatırlamıyorum ama POP 2 de bitti 3 e başladım. Neyse yine saçmaladım saçmalayacağım kadar hadi kaçem ben :)

Baş baş...

3.7.09

Hatice vs. Netice

Bi önceki yazıda kısa bir ara demiştim harbiden de kısa oldu aram sanırım :D Bugün size asıl olarak yolculuğumdan bahsedeceğim ama tam başlık düşünürken aklıma görmekte olduğunuz başlık geldi. Öncelikle o konuya ucundan değinmek istiyorum :)

Kim ki bu ablalar yahu? Yıllar yılı söylenegelmiş bir deyim (sanırım deyim pek emin değilim) olsa bile neden o ablalar? Az önce bakındım biraz Hatice erken doğan kız çocuğu anlamına geliyormuş, Netice ablamızın isminin anlamı ise kullanılageldiği üzere sonuçmuş. Netice abla tamam da biz neden adı erken doğan kız çocuğu anlamına gelen Hatice ablamızın adını sonuca giden yol anlamında kullanıyoruz ki? (Bu cümleyi öğelerine ayırana benden kocaman bi aferin :D) Neyse neden bu konuya kafa yordum ben de bilmiyorum ama görüşlerinizi beklerim efendim (bkz: zorla yorum istemek :D)

Size son yazdığım geceyi takip eden sabah 10 civarında yola çıktık efendim. Yolda ailem genel olarak pop ağırlıklı bir cd dinlediği için (2 yıldır aynı cd hemde) ben bir önceki geceden önlemimi alıp mp3 teki şarkılarımı gözden geçirmiştim. Neyse işte kah müzik dinleyerek kah uyuarak kah ta pc şarjını az kullanmak için e-kitap okuyarak Rize civarına kadar geldim. Annemin babası olan dedemin memleketi olan şehirdir Rize. Bir güzel bir güzel anlatamam size. Taaa tepelere kadar yemyeşil ağaçlar falan. Bayıldım şayet ve Caner'e de çok çok hak verdim tam yaşanmalık bi yermiş gerçekten diye.

Neyse sonra gittik Trabzon'a, Akçaabat'a falan uğradık. Ardından Giresun, Ordu. sonunda Ordu da kaldık işte gece. Ertesi gün babamın memleketi olan Tokat/Niksar'a gittik. Orda babamın halasını falan bulduk onlarla oturduk ettik. Rizede de annemin amcasının evini bulduk ama amcamızı bulamadık ne yazık ki :) Neyse sonra ordan da çıktık ettik, Amasya ya doğru yeşillikler falan azaldı iyice. Ben de dedim artık dışarıyı falan izlemek o kadar zevk vermez :) Uyudum ettim derken gelmişiz Ankara'ya. Aaahhh nasıl özlemişim anlatamm sizlere, orda doğmasam bile 8 yıl geçirmek te hiç az değil sonuçta :) Gittik kuzen de kaldık o gece de. Kuzenimin kızkaçıran barutlarıyla yere ismini yazarken kendi ellerini de tutuşturmak gibi farklı ve komik haşaralıkları varmış biraz onları öğrendim :D

Sonra dün sabahta Ankara'dan yola çıktık işte. Afyonda durduk bi mola verdik. Ama geçen yıl mola verdiğimiz yerden çıktıktan sonra kazara bi kırmızı ışık atlattığımızdan masraf 100 ytl yi aşkın olmuştu (dikkatsizlik işte :D)(bkz: dikkatsizliğin dik alası :D). Neyse bu sefer gittik başka yerde mola verdik falan. Sonra dün gece de İzmir'e vardık çok şükür. Ve bilin bakalım ne oldu???

Terliyoruuuum. Nasıl kötü birşeymiş be bu nem. Unutmuşum Erzurumda vallahi. Dün geldiğimden beri nerdeyse her an terlemekteyim. Bi de Cumartesi gece Fethiye'ye falan yola çıkacağım. Dua edin ey okuyucular yağmur falan yağsın biraz :D Caner sana bi de bu konuda hak verdim işte. Ama cahilliğime ver unutmuşum abi terlemenin ne olduğunu :D

Neyse işte öyle böyle bir yolculuk geçirdim. Mersin'e gittiğimde orda kuzenin wireless i sömürerek size yolculuk resimlerini de atacağım birkaç tane. Burda flash a atmaya üşendim de biraz (bkz: oooh lazy!!! :D)

Yolculuk ne kadar uzun ve biraz da yol sıkıcı olsa da haticeye değil neticeye bakmak lazım değil mi? ;)

Hadi şimdilik baş baş...

29.6.09

Last Night On Earth

Yok başlık kadar karamsar olmayacağım merak etmeyin (nasıl giriş be bu?). Başlığın sebebi Erzurum daki son saatlerimi geçiriyor olduğum için aslında. Ama dinlediğim Green Day şarkısının ismini koyayım dedim :) Kısa bir süreliğine (ki sanırım gerçekten kısa olacak ama emin değilim, neyse işte) internette pek bulunamayacağım. O yüzden bu gece birşeyler yazayım dedim.

Kocaman 2 yıl geçirdim burada. Yepyeni bir ortama ısınmak zorunda kaldım herzamanki gibi falan işte. Bu sefer biraz zor oldu aslında çünkü benden önceki 2 yılını da beraber geçirmiş bir sınıfa girdim. Karıştım ama zamanla aralarına :) Geçen yıl pek bi atraksiyon yaşamadım (bu yıl da yaşamadım aslında). Tiyatro mevzusuna girdim, ama arkadan müzik çaldım sadece. Bir de beni deli eden bir adam vardı. "Şimdi şu ışık olacak abi. Yok hayır o değil..." şeklinde derdimi pek anlatamadığım birisiydi :D Onun dışında geçen yıl pek birşey olmadı. Yazın gittim Kıbrıs'a Begüm'ü gördüm falan. Okul gezisi yerine Kıbrıs'a gitmek için ailemi ikna etmiştim. Harbi güzel başarmışım ama :D

Neyse işte bu yıl dershanede Sait ve Burak'la tanıştım. O ikisi sayesinde güzel geçti şu sıkıcı ÖSS yılı. Herzamanki gibi muhteşem 2 dost buldum kendime, ne başarılı adamım ben :) (heey kendimi övmeden de geçmem hiç :D). Bugün de o ikisiyle gayet güzel bir gün geçirdim. Galiba Temmuz sonuna doğru yine Erzurum'a döneceğim ama bugünü uzun bir süre görüşmeyecekmiş gibi geçirmek çok güzeldi (9,5 saat geçirdik az değil :D).

Şimdi size tatil planımı yazayım şimdilik, sonra yine zaten tatil içerisinde de yazarım illa ki. Öncelikle burdan İzmir'e gideceğiz, ordan da ben biraz erken ayrılıp Fethiye'ye dayımın yanına geçeceğim. 4 günlük bir plan var ama eğer paramı idareli kullanabilirsem 4. günümü Antalyada Hilal'in yanında geçirebilirim (neyse ki tasarruflu adamım :)). Ordan da Mersin'e geçeceğim. Aile fertlerim de oraya gelecekler :) Orada da Veyselle falan takılacağız işte. Öyle böyle bir tatil geçireceğim (bundan banane diyenler olabilir, saygı duyarım :))

Neyse işte bir süre internet aleminde bulunmayabilirim, beni merak etmeyin (sanki çok konuşanım varmış gibi :( :P)

Hadi baş baş...

26.6.09

chicken translation

Evet bu gece çok değişik ve benimle alakası olmayan bir konuya parmak basacağım. Biraz kendi sınırlarım dışına çıkayım istedim :P Neyse konumuz başlıktan da fikir edinileceği üzere bizim şahane(!) çevirmenlerimizin şahane(!)(?)(!) çevirileri...

Çevirmenlerimizin gerek dizilerde gerek filmlerde gerekse şarkı sözlerinde yaptıkları saçma sapan çeviriler üzerine ortaya çıkmış bir yazıdır bu. Öncelikle dizi ve filmlere değineyim daha sonra şarkı çevirileriyle ilgili örnekleri bizzat buraya aktaracağım. İngilizce bilen okuyucularım anlayacak, bilmeyenler öyle bakacak hehe :D

Filmlerde falan duyduğumuz "lanet olsun" tarzındaki çevirilier mesela. Tamam anlıyorum tabi ki direkt olarak çeviremezler adamlar da herşeyi de öyle çevirmezler ki... Neyse bu konu zaten halk arasında da fazlasıyla konuşulan bir konu (ben nerdenim ki hmmm :D)

Asıl yazmak istediğim Heroes dizisiyle ilgili bi anımdı. Günlerden birgün bi arkadaşla izlerken Heroes u benim ustalıkla bulduğum altyazının konuşmalardan önce gittiğini fark ettik. Sonra ben birkaç yerde denedim ki bakalım İngilizceye çevirebilecek miyim? Yok arkadaş her seferinde mi yanlış olur. Altta Türkçe yazan yazıyı gayet güzel İngilizceye çeviriyorum ben, orda Sylar gidiyor başka cümle kuruyor. Hadi tek başıma olsam neyse, arkadaşta onaylıyor benim çevirimi. Kısacası bilmiyorum yani, ya bizim çevirmenlerde bi problem var ya da bizde. Yorum size kalmış :D

Bir de muhtemelen haksızım ama buna da değinmek istiyorum. Filmlerin orjinal adı neden değiştirilir? Tamam belki konuya bağlı olarak değiştiriyorsun da o kadar da olmaz ki ya. Görürsünüz yakında "Alone" diye bir film var. Üstüne kocaman yazmışlar "İçimdeki Şeytan". Bıraksanıza filmin adı "Yalnız" olsun, sizin yorumlarınızı neden okumak zorundayız ki biz yahu?

Neyse geliyorum şarkılara. Caner'le birlikte tescilleyip bayağı güldük bunlara az önce, direkt olarak siteden buraya kopyalıyorum şimdi. Şarkı Evanescence - Understanding (original) (aaah Amy Lee (L) :D) Neyse gelelim sözlere:

That's the way the human mind works

(O yolda insani düşünceler çalışır)

**

(Can't wash it all away)
((Uzaktan yıkayamaz mısın?))
(Can't wish it all away)
((Uzaktan dileyemez misin?))
(Can't hope it all away)
((Uzaktan umamaz mısın?))
(Can't cry it all away)
((Uzaktan ağlayamaz mısın?))

**

The pain that grips you
(Acı seni sımsıkı tutuyor)
The fear that binds you
(Korku seni bağlıyor)
Releases life in me
(Bendeki hayatı serbest bırak)

**

When the darkness fades away
(Karanlık uzağa solduğunda)
The dawn will break the silence
(Şafak sessizlikle kırılacak)

**

Can't fight it all away
(Uzaktan savaşamaz mısın?)
Can't hope it all away
(Uzaktan umamaz mısın?)
Can't scream it all away
(Uzaktan bağıramaz mısın?)(Uzaktan bağıramaz mısın?)
It just won't fade away,
(Uzaktan doğru solmayacak)

Biliyorum bayağı hacimli bir yazı oldu ama bu şikayetimi dile getirmek istedim fazlasıyla :D şarkının tam çevirisne bakmak isteyenler için (tam çeviri?)http://ceviri.alternatifim.com/data.asp?ID=1867&sarki=Understanding(Original)&sarkici=Evanescence&ok=1 linkte burda işte :D

Bunu okuduktan sonra gidip bir bardak soğuk su içiniz, ancak ayılırsınız, hatta ki İngilizce seviyeniz çok iyiyse daha fazlasını yapabilirsiniz suyla (kafa aşağı boca etmek gibi) alternatif çok :D Hadi görüşmek üzere. Baş baş...

23.6.09

Boşluk

Evvvet, çok kısa bir aradan sonra tekrar ben. Msn den yapılan yorumlar doğrultusunda tekrar şevke gelmiş bulunup yazmaya koyuldum. Bugünkü konumuz boşluk:

"Boşluk nedir?" diyerek başlıyoruz konumuza. Boşluk çoğu zaman kişinin düştüğü tamamen psikolojik olan"hiçbir işe yaramama" hissidir. Ancak ben bugün çok daha güzel anlamda olan boşluktan bahsedeceğim. İçinde bulunduğum ve hiç şikayetçi olmadığım boşluk.

Sebebi çok şükür ki sınavı atlatmış olmam (birkaç yazıda daha bahsederim, her ne kadar atlatmış olsam da etkisi tam olarak kalkmadı sonuçda :D). Bu ne kadar güzel bir boşluktur Allah'ım. Şükürler olsun ki artık ne ders çalışmak zorundayım ne de başka bir şey :D 3 aylık istediğimi yaparım sürecim var ve bunu gerçekten güzel değerlendirmeyi düşünüyorum :D

Öncelikli olarak yaptığım iş, bir önceki yazımda da bahsettiğim gibi bilgisayarımla bağlarımı birleştirmek. Bunu nasıl yapıyorum? Öncelikle oyunlar sayesinde (her ne kadar çoğu oyunumu Veysel sevmese de)(sanki ben onunkileri seviyorum hıh :P). Şu ana kadar "Crysis" ve "Crysis: Warhead" i bitirmiş bulunmaktayım. Şimdi "Prince of Persia" serisine başladım. Bundan sonrakiler konsunda henüz bi sıralama yapmadım ama elimdekileri sayayım. "Farcry 1-2" "The Matrix: Path of Neo" "The Sims 3" . Son olarakta Caner'den aldığım tavsiyeyle "Mirror's Edge" inmekte şu anda. Bu yaz çıkmasını beklediğim 2 tane de oyun var sırada. "Assassin's Creed 2" ve "Harry Potter 6". Temmuz başlamadan önceki şu son birkaç günümde (yani internetimden kopmadan önce) bana oyun tavsiyelerinde bulunmanızı rica etmekteyim sizlerden sevgili okuyucular :)

Diğer uğraşımsa tabiki internet :D bunu zaten burda olmam yeterince açıklıyor ya neyse. Son uğraşımsa arkadaşlarla gezmek tozmak boş boş yürümek vb. aktiviteler. En zevk aldığımda bu tabi ki... Ne garip adamım ben be. Burdan burdaki özellikle birkaç kişi için ayrılmak istemiyorum ancak bi yandan da Veysel için Mersin'e gitmeyi çok istiyorum. Bu da başka bi boşluk benim için :)

Neyse gayet gereksiz ve esprisiz bi yazı oldu sanırsam ama zaten başlıkta pek dolu sayılmaz :D

Son olarak ilk yazımda neden yapmadığımı ben de bilmiyorum ama Veysel'e teşekkür ediyorum. Sayesinde buldum da blog adını falan. Sağolasın Veysel :D

baş baş...

22.6.09

Heyyy

Gecenin bu saatinde tekrar ben. Annemi "Sınavdan sonra istediğin kadar otur karışmayacağım." sözlerine pişman etmek istercesine (ki daha 1 hafta geçmiş bulunmasına rağmen olmaya başladı) blog alemini kirletiyorum.

Az önce Caner'in blog unu okuyup tüketmiş bulundum ve çok hoşuma gitti bu birşeyler karalama olayı, bu bitince Diren'in blog a geçiş yapma ihtimalim var, ama belki de yoktur çünkü Diren sağolsun hiç boş durmamış. Girmeye korkuyorum blog una denebilir :)

Şimdiye kadar okuduğum sınırlı sayıda blog yazısından sonra (Caner'in güzide yazıları ve Diren'in birkaç tane okumuş bulunduğum yazısı) bu blog dünyasının iç dökme maksadıyla oluşturulmuş olduğuna karar verdim. Belki çok dar görüşlü olabilirim ama ben halimden memnunum, merak edenlere duyurulur :)

Madem girdim yazıyorum size neden burada bulunduğumu açıklayayım. Çünkü yaklaşık yarm saat kadar önce yeni indirdiğim oyunu partlarından çıkarttıktan sonra partları silme gafletinde bulundum. Şimi bunun burda bulunmamla ne alakası var? Çünkü usta ben(!) partlarla birlikte partlardan çıkartmış olduğum dosyayı da sildim. Haliyle 3.47 gb lık oyun tekrar inerken zaman geçirmek mecburiyetindeyim. Ama korkmayın bu blog benim için kullanıp atacağım bir mendilden fazlası olacak gibi görünüyor. Sebepsiz bir sevgiyle 3 saatlik olan bloguma bağlanmış bulunmaktayım.

Caner'i okurken demin dedim ki kendi kendime maşallah iyi uzatmış (her ne kadar çok uzun sayılmasa da), fark ettim de uzatmak o kadar da zor değilmiş. Bir yandan kitlesel iletişim kaynağı olan msn de konuşurken dahi gayet güzel yazılar uzayıp gidebiliyormuş :)

Hazır başlamışken şu sınavla ilgili yorumlarımı ve sınav sonrası 1 haftamı da anlatıp bitireyim bari. Yoksa yazının bi amacı, ana teması ya da her ne denirse ondanı olmayacak işte. Öncelikle sınav konusu:

Yine Caner'in blog dan elde ettiğim bilgilere göre geçen hafta Pazar günü 9.30 sularında yaklaşık 1.450.000 öğrenci olarak adı ÖSS olan malum sınava girmiş bulunmaktayız. Acısıyla tatlısıyla koca bir yıl göz açıp kapayıncaya kadar geçip gitti (çok klasik konuşuyorum biliyorum ama yaşanmadan anlanmayan bi meret şu salak sınav). Her neyse, çok şükür atlattık. ODTÜ'ye girmem imkansız gibi görünmekle beraber 2. tercihim olan Hacettepe Üniversitesi Elektrik-Elektronik Mühendisliği bölümüne puanım yetecek gibi gelmekte. Hayırlısıyla çoğumuzun (herkes kazanamayacak kabul edin işte) istediği adam akıllı yerlere gireriz inşallah...

Gelelim 2. konuya. Sınav sonrası 1 hafta:

Yaşasıınnn!!! Nidalarıyla çıkılmış bi sınav ardından (ki o nidayı atmadım, sadece içimde yaşadım ama olsun) koca 1 hafta geride kaldı ve ben bu haftada bilgisayarımla kopmuş olan bağlarımızı tekrar birleştirme imkanı buldum. Artık daha çok seviyoruz birbirimizi. Hatta Gökhan(L)Bilgisayarı demek istiyorum... O derece artık. Ayrıca hiçbir rahatsızlık duymadan arkadaşlarla gezip tozmanın, telefonu elinden bırakmamanın tadına tekrar vardım. En güzellerinden biri de (sıcak şehirlerde bulunanlardan özür dilerim) yağmurda hasta olma korkusu olmadan yürümek oldu benim için. Artık kimse bana "Sınava son birkaç hafta kalmış, dikkat et kendine üşütme sınav öncesi." diyemiyor ve ben bunun tadını çıkartıyorum. Erzurum'un yaz gelmeyen havası sağolsun tekrar hatırlattı bunu bana :)

Sanırım artık bu uzun ve benim bile bu kadar uzamasını beklemediğim yazının sonuna gelmiş bulunmaktayız. Bıkmadan okuyabilmiş olan okuyucularıma (ilk blogumu zorla linkini attığım Hilal'den başkasının okuduğunu sanmasam da, hatta bu da öyle olacakmış gibi bir hissim var) teşekkür ederim. İyi geceler millet. Gece daha yeni başlıyor :D