o değil de fark ettim ki blog nasıl yazılır unutmuşum!
bi dedim hazır imkan varken birazcık oturayım şu internetin başına, bloga da bakarım hem falan dedim. çok özletmişimdir belki kendimi gibi düşünceler geçti kafamdan. ancak sonra bi baktım nasıl başlasam yazıya, neyi övüp neye atarlansam bilemedim. ancak sanırım atarlanacaım ilk şey bilgisayarımı hala göndermemiş olan yer*
tahminerimce hafta içinde gelmesi lazım bilgisayarımın ama önce birkaç arama yapmam lazım tabi.
o değil de şu sıralar çok yoğunum ben okur. inanmazsın. bayram olmasaydı eğer üst üste 7 hafta sonu sınavım olacaktı. aralardaki ufak quizlerden falan bahsetmiyorum tabi hiç. öyle de yoğunum anlayacağın.
aralık ayının bi son hafta sonunda boş kalacaktım, onu da canları sağolsun, feda olsun diyerek SAS'ın geleneksel su altı hokeyi turnuvasına adıyorum. ayrıca Sait adlı arkadaş gelecek Erzurum'dan. onu da ağarlamaya çalışacağız bakalım.
o değil de ağarlamak mı yoksa ağırlamak mı? ikisi de saçma gibi geliyor zaten de neyse.
aha! aklıma atarlanacak bir şey geldi!
14 ü sabahında 9:45te uçuşum vardı benim Kars'a doğru. bir güzel sabahtan kalkıp saat tam 9:00 da check-in yaptırmak üzere havaalanındaydım. ancak bana dediler ki: "sizin uçuşunuz saat 9daydı." "siz neden geç geldiniz?" "kalktı o uçak!" inanmazsın, bu 3 cümle kafamda yankılandı böyle birkaç saniye boyunca. filmlerde olur ya ondan oldu. sonra bi sinir stres satış ofisine gittim. normal koşullarda acentadan bilet aldığım için acentanın bana haber vermesi gerektiğini söylediler. ancak çok şükür ki ekstra ücret talep etmeden beni akşam saat 17:30 daki ek uçuşa yerleştirdiler.
tabi bu daha büyük bir sorun teşkil ediyordu. saat 9 dan akşam 17:30a kadar havaalanında geçirmem gereken saatlerim vardı artık. son derece sinirli bir şekilde geçen 2 saat ardından sakinleşip bi önceki gün Hilal'den almış olduğum Jodi Picoult adlı yazarın Taş Kağıt Makas adlı şahane romanını bitirdim gün içerisinde... işte böyle stresli başladım bayrama...
ertesi gün de yola çıktık Erzurum'a diye. sonra onun bi ertesi günü Mersinde bulduk kendimizi. öyle de ilginciz evet. ama çok eğlendim doğrusu. en güzel bayramdı hatta şimdiye kadarki..
o değil de havaalanında burger king de kazıkçıymış! normal fiyatın yaklaşık olarak 2,5 katına satıyorlar her şeyi. bilin. mağdur olmayın sonra!
Harry Potter and the Deathly Hallows: Part 1 de gayet güzel olmuş.
son olarak geçen pazartesi de Birce adlı dostun doğum günüydü. bir de burdan tekrardan kutlayalım. kutlu ola! :)
o değil de kısa sürede görüşmek dileğiyle...
*tam olarak nerede olduğunu bilmemekteyim
2 yorum:
yorumumu bırakıyorum. aklıma geldi bak bi adam vardı hani erkan anektarlar koltugin altında kalik bei aara.
o değil de,
yazın on numara olmuş yine. şu bloglarda olmasa haberimiz olmayacak birbirimizden. online sohbetlerde iki çift lafı bir araya getiremediğimizden midir ki böyle bloglara atlıyoruz :D
istanbul bekler bak. haydarpaşa da yandı artık fotoğraf çekerken arka plan için farklı yerler bulmak gerek :D
msaobjektivelife.blogspot.com
*google hesabımı hatırlayamadım şimdi :D bildin sen beni kanımca
İstanbul'da bekleyenim ne çok var yahu. g1 haftalığına falan gelmem lazım benim gelirsem :D
buluruz yeni yerler elbet. koca İstanbul. ama yanmasa iyiydi tabi :/
blogunu yazmasan kim olduğun hakkında bayağı düşünebilrdim ama bildim öyle yazınca :D
Yorum Gönder