2.2.11

bir İstanbul şeysi

valla neysi oldu bilmiyorum bu sefer. ne tatildi ne gezelim görelimli bi atraksiyondu. hem hepsi hem hiç biriydi bu kez İstanbul gezmem. zaten piyangodan çıkar gibi çıkıverdi. yoksa İzmirde geçecekti tatilin 2 haftalık kısmısı. ama iyi ki de böyle oldu. güzel insanlar gördüm. mutlu oldum. mutlu olduk hep beraber

meğerse Kıbrıstan en sevdiğim insan Begüm buralardaymış. 2 haftanın tamamı gibi piyangodan çıkmış bir şekilde onu da gördüm. gezdik ettik. eğlendik bolca. sonra onunla birlikte Sena'yı da gördüm. bizi Moda taraflarında gezdirdi. hoş, iki kızla alışveriş cenneti tarzı bir yerde bulunmak biraz zordu ama sevdim ben yine

sonra dün de karşı tarafı gezdim. avrupa oluyor kendileri. Murat ve Ahmet gezdirdi beni oralarda, öğreneyim diye yardımcı oldular. sonra bolca muhabbet falan zaten. daha ne ister ki bi insan

onun dışında ailemle gezdik biraz da. kalktık Dolmabahçe Sarayını gördük mesela. nasıl mükemmel anlatamam sizlere. böyle kocaman bi zaman dilimim olsa da gidip bütün sarayları saatlerce gezebilsem keşke dedim. saatlerce anlatsa birileri "bu odanın özelliği bu odanın tabanındaki ahşap kaplamada hiç çivi kullanılmamış olması" gibi özellikler saysa

ha bir de piyanoya başlar gibi oldum ben. size biraz çalabilirim. ama çok az

kısacası eğlendik öğrendik, eskileri yad edip hüzünlendik, bitti yine tatil. ha tam olarak bitmedi tabi. daha çok var ders başlangıcına. o zamana kadar da Antalya Kaş'ta serbest dalış yapıyor olacağım (tüpsüz, evet) çok da heyecanlıyım SASla yapılacak bu aktivite için. sonrasında da caanım Ankaraya geri dönüş, nedendir bilinmez hiç beklemezken bu kadar çok özlenen insanları tekrar görmek ayrı bi mutluluk olacak

ben bi de bi şey fark ettim. bence paragrafın sonuna bi noktalama işareti koyunca çirkin görünüyor. sevmedim. o yüzden artık son cümlelere yok nokta ünlem falan. bu da böyle biline. bi gülerim belki ama en sonda :)

son olarak da demeden geçemeyeceğim. ben de msa gibi güzel güzel, sanatsal yazılar yazabilmek istiyorum. mesela girin en son yazısını okuyun. gerçekten çok acayip

esen kal :)

10.1.11

özet

vallahi hiç böyle 50. yazıya yaraşır bir şey olamayacak bu yazı ya hayırlısı. zaten uzunca bir yazı da olmayacak. neyse

blogu açalı 2 yılı geçti galiba, ya da bana öyle geliyor ama ancak ulaştım 50. yazıya. sanırsam o ilk açtığım zamanki şevki kaybetmişim. tabi buna sebep olan bazı etkenler de yok değil tabi.

mesela en birincisi sınavlarım. ve en ikincisi bilgisayarımın HALA olmayışı..

bir de umarım geçtiğimiz haftayı güzel vakit geçirtebilmişimdir Sait adlı can dosta. her eve lazımsın Sait :)

asıl özet geçmek istediğim şey bir adet kitap. Ken Grimwood adlı yazarım Sil Baştan adlı kitabı. önce hemen şu soruya cevap vereyim. hayır arkadaşlar film o kitaptan uyarlanmamış. kitabımızda Jeff adlı bi adam ölüp ölüp diriliyor. diriliyor derken gençliğinde tabi. gelecekte neler olacağını falan hep biliyor. aman sabahlar olmasın yani. işte böyle bir kitap bu. tabi hep böyle gitmiyor tahmin edileceği üzere. en sonunda ise verilebilecek en güzel derslerden birini veriyor bizlere.

"Carpe diem"

en azından ben öyle anladım...

bu bi yazıdan çok bi tavsiye gibi oldu herkese. okumayan kalmasın derim o kitabı ;)

hadi görüşelim yine

17.12.10

yurttan nağmeler/15

yok arkadaş! zaman da geçmez oldu artık. vallahi deli oldum sayılır. bitin lan artık!

evet sınavlara diyorum! bitin kurtulayım. daha 2 vize 5 final var lan! bi başladı şu sınavlar ekimin son haftasında mı kasımın ilk haftasında mı ne. ondan sonra araya çok şükür bi bayram girdi ki en azından bir haftalığına rahat edelim. hayır daha bir de bunun ikinci dönemi var. 15 sınav daha yani toplamda. lisede daha mı az sınav oluyorduk yoksa bunun stresi mi bi başka anlayamadım.. ofof. çok dertliyim okur.

bi yandan bazı sorumluluklar (SAS vs.) saldırırken öbür yandan bu sınavlar gerçekten çok yorucu oluyor. tamam şöyle 1 haftada hepsini olsak kurtulsak mükemmel olur aslında. Kıbrıstaki gibi sınav haftası yapsak böyle. dersler falan olmasa arada. bütün bir hafta işi gücü bırakıp sınav olsak bitse. hayat daha da kolay olmaz mı sizce de? finalleri 2 haftaya toplamak aklınıza geliyor da vizelerde bunu beceremiyor musunuz sayın ODTÜ? ha? sorarlar adama!

yarın da calculus sınavı var. "sabahki 2 saat dersimden sonra bi yemek yerim sonra 2 saatten fazla zaman kalır diğer derse, arada kütüphanede çalışırım" dedim. gittim kütüphaneye. 1 saate yakın kitapla manasızca bakıştık. okudum anlamadım, çözdüm çözemedim. kafa olmuş kazan tabi 2 aydır. normal biraz da. en son kalktım geldim lâba* burdan sizlere dert yanıyorum işte.

birazdan da kalkıp gidip esey rayting yapacağız pek sevgili egn101 dersinde. şu dersten muaf olamadım ya hala çok kızıyorum kendime!

daha haftaya da kimya sınavı var. bak yine kızdım!

ben gideyim en iyisi okur. yoksa başın çok ağrır. herhalde en kötü 2. yazım oldu bu da. neyse, haydi görüşürüz. kafamdakileri boşalttım birazcık(!)

*evet şapkalı a gördünüz orda

28.11.10

o değil de..

o değil de fark ettim ki blog nasıl yazılır unutmuşum!

bi dedim hazır imkan varken birazcık oturayım şu internetin başına, bloga da bakarım hem falan dedim. çok özletmişimdir belki kendimi gibi düşünceler geçti kafamdan. ancak sonra bi baktım nasıl başlasam yazıya, neyi övüp neye atarlansam bilemedim. ancak sanırım atarlanacaım ilk şey bilgisayarımı hala göndermemiş olan yer*

tahminerimce hafta içinde gelmesi lazım bilgisayarımın ama önce birkaç arama yapmam lazım tabi.

o değil de şu sıralar çok yoğunum ben okur. inanmazsın. bayram olmasaydı eğer üst üste 7 hafta sonu sınavım olacaktı. aralardaki ufak quizlerden falan bahsetmiyorum tabi hiç. öyle de yoğunum anlayacağın.

aralık ayının bi son hafta sonunda boş kalacaktım, onu da canları sağolsun, feda olsun diyerek SAS'ın geleneksel su altı hokeyi turnuvasına adıyorum. ayrıca Sait adlı arkadaş gelecek Erzurum'dan. onu da ağarlamaya çalışacağız bakalım.

o değil de ağarlamak mı yoksa ağırlamak mı? ikisi de saçma gibi geliyor zaten de neyse.

aha! aklıma atarlanacak bir şey geldi!

14 ü sabahında 9:45te uçuşum vardı benim Kars'a doğru. bir güzel sabahtan kalkıp saat tam 9:00 da check-in yaptırmak üzere havaalanındaydım. ancak bana dediler ki: "sizin uçuşunuz saat 9daydı." "siz neden geç geldiniz?" "kalktı o uçak!" inanmazsın, bu 3 cümle kafamda yankılandı böyle birkaç saniye boyunca. filmlerde olur ya ondan oldu. sonra bi sinir stres satış ofisine gittim. normal koşullarda acentadan bilet aldığım için acentanın bana haber vermesi gerektiğini söylediler. ancak çok şükür ki ekstra ücret talep etmeden beni akşam saat 17:30 daki ek uçuşa yerleştirdiler.

tabi bu daha büyük bir sorun teşkil ediyordu. saat 9 dan akşam 17:30a kadar havaalanında geçirmem gereken saatlerim vardı artık. son derece sinirli bir şekilde geçen 2 saat ardından sakinleşip bi önceki gün Hilal'den almış olduğum Jodi Picoult adlı yazarın Taş Kağıt Makas adlı şahane romanını bitirdim gün içerisinde... işte böyle stresli başladım bayrama...

ertesi gün de yola çıktık Erzurum'a diye. sonra onun bi ertesi günü Mersinde bulduk kendimizi. öyle de ilginciz evet. ama çok eğlendim doğrusu. en güzel bayramdı hatta şimdiye kadarki..

o değil de havaalanında burger king de kazıkçıymış! normal fiyatın yaklaşık olarak 2,5 katına satıyorlar her şeyi. bilin. mağdur olmayın sonra!

Harry Potter and the Deathly Hallows: Part 1 de gayet güzel olmuş.

son olarak geçen pazartesi de Birce adlı dostun doğum günüydü. bir de burdan tekrardan kutlayalım. kutlu ola! :)

o değil de kısa sürede görüşmek dileğiyle...

*tam olarak nerede olduğunu bilmemekteyim

3.10.10

yurttan nağmeler/14

dady's home!

işte en sevdiğim yazı serimle (çok fazla serim varmış gibi) tekrar burdayım. nasıl özlemişim zaten buraları anlatamam. çalışırım yani işte şimdi. onun için burdayım...

okula bi geldim geçen çarşamba, kapıdan girdim böyle. huzura erdim resmen. şimdi diyenler olur orası mı huzur verici? vay efendim başka şehir mi yok da orda böyle sırıtkansın? hepsine daha önceden bu konuda bence ben bi cevap vermişimdir. vermediklerim bulsun beni..

işte öyle özlemişim buraları. zaten bi geldim. okulun içinde biri Hilal biri Ayşegül iki tane sevdiğim insan var ekstradan. daha ne olsun dedim, zaten bolca sevdiğim insan var, iki adet daha eklendi. çok da mutlu mesut geçiniyoruz geldiğim günden beri.

kampüsün yeşilliğini Karstayken nasıl özlemişim anlatamam size. hani zaten Erzurum'a uğradım orda da yeşil bir kampüs gördüm ama ikisinin bana hissetirdiği şeyler çok çok farklı olduğundan dolayı ciddiye almıyorum onu pek. her ne kadar pek sevmesem de bolca yeni insanlar gelmişler, hala daha biraz seviyorum ki bu durumu yeni birileriyle tanıştıkça ufaktan ufağa mutlu da oluyorum. güzel oluyor bayağı.

ha ben bir de birinci sınıf oldum bu yıl. pek bi farklı gelmese de şu sıralar, ileride bu konu yüzünden çok başım ağrıyabilir gibi bence. neyse ki gerekince yardım alabileceğim bolca büyük insan tanımaktayım. büyüklerin deneyimi olmasa kaydımı bile yaptıramayacaktım nerdeyse. o kadar seviyorum büyükleri. iyi ki varsınız. hep olun :)

şimdilik kampüs hayatında pek bir komik olay yaşamadım paylaşacak ama bence bunlar paylaşmaya değerdi. bu şehri ve bu okulu ne kadar sevdiğimi bi kere daha dile getirmeliydim bence :)

ancak şöyle bir gelişme oldu. bilen bilir SAS adlı topluluğa devam ediyorum. dediler ki biz bu sene eğitmen olacakmışız. hayırlısı diyorum. bu sene gelmeyi düşünen arkadaşlarım vardı. ayağınızı denk alın. sert hocayımdır :p

haydi şimdilik baş baş.. daha sonra adam akıllı böyle pc başında vakit geçirdiğim zaman yazarım yine inşallah. benim pc gelsin daha da sık inşallah. haydi görüşmek üzereee...